Her şeyi eline yüzüne bulaştırmaya alışmış biri olsam da şu an yerin yarılmasını istiyordum. Yer yarılsın da ben de o yarığa gireyim. Sonra üstüme toprak atsınlar. Öleyim o yarığın içinde. Bedenim çürüsün gitsin. Ne diyorum ben ya? Neyse Mithat Bey'i apar topar hastaneyi götürdüler. Havuzdan tek başıma çıktım. Bora bana yardım etmeye bile gelmedi. Gelmez tabii. Mahvettim her şeyi. Biri bana bunu yapsaydı onu döverdim. Hah dövermişim! Yumruk atardım belki. Sonra o da havuza düşerdi. Bak yine yaptığım şey aklıma geldi. Pişmanlıktan ölüyordum. Hava da buz gibi olduğundan deli gibi titremeye başladım. O sırada kocaman olan ve gösteriş bakımından sınıftan geçmiş evin içinden bir kadın geldi. Kıyafetlerinden hizmetçi olduğu anlaşılıyordu. Ah ne sinir olurdum böyle şeylere! O kadın üstelik o yaşında o kıyafeti giymemeliydi. Bunun kast ayrımı olduğunu düşünürdüm. Bak yine saçmalamaya başladım. Kadın koştur koştur yanıma geldi.
"Nilay Hanım?" Üşüdüğüm için kollarımı bedenime sardım ve orta yaşlı kadına şaşkınca baktım.
"Evet. Benim." Sesim daha çok soru sorar gibi çıkmıştı. Elindeki battaniyeyi bana uzattı. Bu sırada ortalıktaki insanlar dağılmaya başlamıştı. Destina da ağlayarak çıkıp gitmişti.
"Bora Bey sizinle ilgilenmem gerektiğini söyledi. Gelin benimle lütfen." Canım benim ya. Ben her şeyin içine edeyim o hala beni düşünsün. İstemsiz gülümsedim. Ama yaptıklarım aklıma gelince gülümsemem dondu kaldı. Kadını başımla onaylayıp takip etmeye başladım. Bana verdiği battaniyeye sıkı sıkı sarılırken dişlerim titremeye başlamıştı. Sonra çok saçma bir şey yaptım ve kadına dert yanmaya başladım.
"Her şeyi berbat ettim." Anlamamış bir şekilde bana baktı. "Ben o kıza gününü göstermek istemiştim sadece. Ama o sürtük aniden eğilince yumruğum Mithat Bey'e geldi." Ettiğim küfürden dolayı utanıp ağzımı kapattım. Kadın gülümseyerek beni dinliyordu. "Keşke böyle şeyler olmasaydı. Belki gecenin sonunda Destina'yı takip ederdim. Ve sonra da onu yalnız bulduğum anda döverdim. Bakın beni böyle şeytan bir kız olduğumu düşünmeyin. Hayatım boyunca en az beş defa falan kavga etmişimdir. Belki daha azdır. Ama o kıza tahammül edemiyorum. Sürekli Bora'nın etrafında." Kendi kendime niye kadına dert yandığımı sordum. Tam saçma bir şey yaptığımı düşünüyordum ki kadın bana cevap verdi. Bu sırada içeri girmiştik. Evin içi muazzamdı. Bakın şu filmlerdeki ultra zengin ailelerin evleri olur ya. İşte aynen öyleydi. Yukarı doğru çıkan iki merdiven vardı. Ve merdivenin kenarlıkları altındandı. Evi incelerken kadına kulak verdim.
"Sanırım siz aşıksınız." Donup kaldım. Kadın gülümsüyordu. Şaşkın bakışlarım karşısında gülümsemesi silindi ve mahçup bir ifadeyle konuştu. "Ah! Özür dilerim. Haddim olmayan bir konu." Bakın bir diğer sinir olduğum şey de budur. İnsanların bana karşı mahçup olması. Üstelik bu insan annem babam yaşındaysa daha bir üzülürüm. Elimi koluna koyup hafifçe sıktım. Ve sıcacık gülümsedim.
"Sorun değil. Gerçekten. Sadece doğruyu söylediniz. Sanırım doğruları duymak beni şaşırtıyor." Hala mahçup bir şekilde gülümsediğini fark edince ortamı yumuşatmam gerektiğini anladım. "Sizce ona aşık mıyımdır?" Kahkaha attım. Dayanamadı o da güldü. Bu sırada yukarı kata çıkmıştık ve bir odaya girmiştik. Oda harika kokuyordu. İçeri doğru yürüdüm ve yatağın üzerine oturdum.
"Eğer kıskançlıktan gözün kör olacak kadar seviyorsan bu aşktır."
"Sahi mi? Ama her şeyi mahvettim." Gülümserken beyaz gardıroba yöneldi.
"Aşık insanlar akıllı düşünemezler. Antoine Bret der ki, aşkın gelişi aklın gidişidir." Kadını hayranlıkla dinledim. Yaptığı işe göre oldukça bilgiliydi. Yani onun mesleğini aşağılamak için söylemiyorum. Sadece konuşma tarzı üniversite hocası olabileceğini kanıtlar gibiydi. Beyaz gardırobun kapağını sürükledi. İçinde birkaç kıyafet çıkarıp bana uzattı. Anlam veremedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Sen Benimsin
Romance"Bak anlamadıysan eğer tekrar söyleyeyim. Sen bensin. Ve seni sevdiğim günden beri bana aitsin. Seni bırakamam, kaybedemem. Senden asla uzaklaşamam. Çünkü sen benim içinsin. Çünkü sen benimsin. Bu asla değişmez. Bu bir kaide. Benim kaidem. Hiç bir i...