Kriz

3.5K 167 12
                                    

Geçmişi olmayan bir insanın geleceği olabilir mi? Umarım oluyordur. Çünkü artık bir geçmişim yokmuş gibi hissediyordum. Konserden sonra direkt eve geçip yatağa uzanmıştım. Tavanı izlerken bir süre kendi kendime düşüncelere daldım. Kendimi yorgun ve yılgın hissediyordum. Hayatımın tüm kaosundan tüm bunaltısından da sıkılmıştım. Neyse ki artık sıradan günlerim olacaktı. Sıradan diyince aklıma onunla tanışmamız geldi. Gülümsedim. Bunu yapmamam gerekiyordu. Onu düşünmemem gerekiyordu. Sanırım o benim tümörümdü. Neydi? Bir tümörüm olsaydı adını B... Hayır. Düşüncelerimden bile geçirmemeliyim adını.

Derin bir nefes alıp yatakta yan döndüm. İnsan unutabilir miydi? İnsan hiçbir şey olmamış gibi kaldığı yerden hayatına devam edebilir miydi? Sol tarafında bir boşluk varmış gibi hissederken insan nefes alabilir miydi? Aklından sürekli o isim geçerken yutkunabilir miydi? En sevdiği yemeğini yerken mutlu olabilir miydi? Onunla yenmeyen en sevilen yemek insanı mutlu eder miydi? İnsan bir daha asla elini tutamayacağını bildiği bir insanı unutabilir miydi?

Hayır.

Gözyaşlarım gidecekleri yeri bilir gibi yanaklarıma süzüldüler usulca. Hayatımın geldiği bu nokta beni üzüyordu. Hatta beni öldürüyordu. Onun olmayışı, beni sevmeyişi. Ölüyordum ben. İnsanın bir kere değil bin kere öldüğünü öğreniyordum.

Baş ucumda duran çantamdan küçük defterimi aldım. Arasındaki fotoğrafı usulca çıkardığımda ellerimin titrediğini hissediyordum. Fotoğrafa gülümseyerek baktım. Onun yüzüne gülümseyerek baktım. Bunu yapmamam gerektiğini bilsem de yaptım. Kendime zarar verir gibi bakmaya devam ettim yüzüne. Bir yandan da hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Kalbimin sıkışmasını hissedene kadar da durmadım ve yüzünü izledim. Garip bir sızı giriyordu sanki yüreğime. Acı çektiğimi somut olarak hissediyordum. Göğüs kafesim daralıyordu sanki. Resmi yavaşça çekmeceye yerleştirdim. Ve küçük adımlarla yürüyüp penceremi açtım. Hava almak ihtiyacı büyüyordu içimde. Sanki boynuma tonlarca yük asmışlar gibi yere yığılma arzusuyla dolup taşıyordum. Bir yandan da soğuk soğuk terliyordum. Yardım istemeliydim. Yavaş yavaş Burcu'nun yanına süründüm. Yağmur'un odasında uyuyordu. Yürümekte zorlanıyordum. Derin bir nefes almaya çalışırken vücudum göğsümdeki baskıya daha fazla karşı koyamayıp olduğu yere yığıldı. Gözlerim yavaş yavaş karardığında vücudumdaki soğuk terleri hissediyordum. Geçmişi olmayan kız artık tamamen yok oluyordu.

**

Gözümü yavaşça araladım. Vücudumun her bir noktası acıdan kıvranıyor gibiydi. Ve üzerimde tarifsiz bir yorgunluk vardı. Göğüs kafesim artık o kadar baskı kurmadığından rahat nefes alabiliyordum. Odanın tepesindeki ışık gözümü alınca elimi hafifçe yüzüme doğru hareket ettirdim.

"Uyandı! Uyandı!" Bu Burcu'nun sesiydi. Hastane odasında olduğumu yeni idrak ediyordum. Derin bir nefes daha aldım. Sanki yıllardır nefes alamıyormuş gibi. Ancak göğsümdeki dayanılmaz ağrı hareket etmemi engelliyordu.

"Burcu." Sadece fısıltılı bir ses çıkarabilmiştim.

"Hareket etme Nilay." Sözünü dinleyip durgun kaldım. Birkaç dakika sonra doktor içeri girdi.

"Nilay Hanım." Yüzümü doktora çevirdim. "Nasıl hissediyorsunuz kendinizi?"

"Göğüs kafesimde garip bir sızı var." Kafa salladı.

"Kalp krizi geçirdiniz. Tıkalı damarlarınızı açmak üzere trombolitik tedavi uyguladık. Arkadaşınız sizi yeterince erken getirdiğinden şu an hayati bir tehlikeniz yok." Gözlerimi kocaman pörtletip Burcu'ya baktım.

"Kalp krizi mi?" Orta yaşlı doktor kafa salladı. "Damarlarım mı tıkanmış benim?" Tekrar beni onayladı.

"Çok fazla sigara ve alkol tüketiyor musunuz?" Kafamı iki yana salladım. "Kalp krizinin bir diğer tetikleyicisi de stres ve düzensiz yaşamdır." Derin bir nefes aldım. "Eğer kabul ederseniz sizi psikolog bir arkadaşıma yönlendirebilirim. Alanında iyidir. Hayatınızın düzenli bir hale gelmesinde yardımcı olacaktır."

Çünkü Sen BenimsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin