Güven duygusu ne meret şeydir bilir misiniz? Kazanılması zor, duyulması zor, yıpranınca eskiye dönmesi zor, geri kazanılması zor. Peki imkansız mı? Birinin güvenini tekrar kazanmak imkansız mı? Zor olan her şey imkansız olmadığı gibi bu da imkansız değil. Ama zor. Daha doğrusu bana göre zor. Belki güven herkes için benim için olduğu kadar önemli değildir. Birine güvenmem de zor. Birinin güvenini kazanmam da zor. Diyorum ya çok meret bir şeydir güven. Kaybettiğim güveni ne olursa olsun, ne kadar zor olursa olsun tekrar kazanmaya çalışırım. Peki benim güvenimi kazanmak isteyenler? Onları da kolaylıkla affedemem. Ama daha önce de dediğim gibi imkansız değil. Hayatım boyunca hep herkes hata yapar gözüyle baktım olaylara. Herkes hata yapar ve birkaç istisna dışında herkes affedilir benim gözümde.
Peki ya Bora? O hata yapmış mıydı? Ya da güvenimi sarsmış mıydı? Peki ya sarstıysa geri kazanabilecek miydi? Ona karşı hala bir şeyler vardı içimde. Ama hislerimi kapalı kutulara koyup cevap aramaya başladım zihnimdeki sorulara. Ve bir cevap bulamayınca bu seferde kapalı kutuklardaki hislerimi sorguladım. Kendi kendime çok sık düşünürüm. Hatta bazen kafayı yiyecek kadar sık. Tam kendime bir cevap verecekken -sanki evren cevabı vermemi değil görmemi ister gibi- telefon çaldı. Ekrana baktığımda beklediğim bir şey gördüm.
Bora Arıyor...
Birkaç saniye ekrana baktıktan sonra telefonu açtım.
"Efendim?" Fazlasıyla enerjik bir sesle konuşmaya başladı.
"Hazır mısın? Seni bekliyorum." Neye hazır olmam gerektiğini düşündüm.
"Neye hazır mıyım?" Her zamanki özgüven kokan sesiyle cevap verdi.
"Benden etkilenmeye. Aşağıdayım şimdi. Müsaitsen gelip sana planlarımı anlatayım."
"Yine bir Bora klasiği. Ve büyük ihtimalle yine anormal bir gün başlangıcı. Gel hadi gel evdeyim." Gülerek telefonu kapattı. Pencereden baktığımda arabasının aşağıda olduğunu gördüm. Yaklaşık beş dakika sonra kapı çaldı.
Kapıyı açtığımda sırtında kocaman sırt çantası -genelde dağcıların ya da kampcıların kullandığı türden bir çanta- olan ve bir hayli spor giyinmiş Bora'yı buldum. Ne olduğunu sorar gibi suratına bakarken onu içeri buyur ettim. Sonra gülerek lafa girdim.
"Ne bu halin?"
"Lafı uzatmadan anlatıyorum planımı. Şimdi biz bir iddiaya girdik belki hatırlarsın seni etkilemek üzerine bir iddia." Lafını kestim.
"Biliyorum biliyorum. Devam et.."
"İşte bu iddia nedeniyle bir hafta boyunca benim dediklerimi yapman gerek. Ve planlarıma uyman gerek. Sonuçta sen ne yaparsam yapayım etkilenmeyeceğini düşünüyorsun. Ki yanılıyorsun." Kendinden emin konuşması üzerine tek kaşımı kaldırdım. Bu halime biraz güldükten sonra devam etti. "Yani ilk planımızı açıklıyorum. Muğla'ya gidiyoruz!" Zihnim cümleyi bir kaç kez tekrarladı.
"Ne! Ne yapıyoruz, ne yapıyoruz? Ne Muğla'sı Bora? Ne yapacağız biz orda? Hem okul da var. Olmaz Muğla falan. Ankara'dan dışarı çıkamayız." Yalvaran bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
"Kamp yapacağız.Ya hem sadece 3 günlük bir şey. Üç gün okula gitmezsek bir şey kaybetmeyiz. Hem bak planlarıma uymazsan etkileneceğini düşündüğün için uymadığını düşünürüm. Ve sen iddiayı kaybetmiş olursun." Cümlenin sonlarına doğru gülmeye başladı.
"Yok öyle bir şey! Etkilenmeyeceğime eminim. Hem kamp yapıyoruz diye niye etkilenecekmişim." Her zamanki egolu ses devreye girdi. Bu gerçekten etkileyiciydi aslında.
"Çünkü bu sadece bir kamp değil. Bu benimle yapılan bir kamp." Yüzüne 'tabii canım' bakışımı atarken lafa girdim.
"Ankara'da kamp yeri yok mu da taa Muğla'ya gidiyoruz?" Bu sefer iyi bir soru bulmuştum. Zihnimi tebrik ederken aynı zamanda sorunun cevabını da merak ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Sen Benimsin
Roman d'amour"Bak anlamadıysan eğer tekrar söyleyeyim. Sen bensin. Ve seni sevdiğim günden beri bana aitsin. Seni bırakamam, kaybedemem. Senden asla uzaklaşamam. Çünkü sen benim içinsin. Çünkü sen benimsin. Bu asla değişmez. Bu bir kaide. Benim kaidem. Hiç bir i...