Haykırış

5.8K 229 18
                                    

Bora elimi tuttuğunda derin bir nefes alıp gözlerimi yumdum. Gözlerimden akan yaşlara izin verdim. Burnuma Bora'nın kokusu çarptığında bana sarıldığını hissedebildim. Ağlamaklı konuşmaya devam ettim.

"Unutmuşum. Resmen unutmuşum." Kafamı iki yana salladım. Dudaklarımdan bir hıçkırık koptu.

Ölüm kanımı donduruyor. Birinin ölmesi. Bakın bu çok korkunç. Gözlerimi yumduğumda abimin kanlı suratını görmek çok daha korkunç. Sayfalarca tasvir edeceğim kadar net hatırlıyorum o anı. Kaza anını değil. Abimin ölü suratını kastediyorum. Ön cam arabanın içine doğru kırıldığından tüm kırıklar abimin suratına girmişti. Benim suratımda ise tek bir çizik yoktu. Neden biliyor musunuz? Çünkü abim son anda beni sarmalamış, yüzümü korumuştu. Gözlerimi açtığımda başımın ağrısı tarifsizdi. Ve abim bana sarıldığından yüzü dizlerime düşmüştü. Onu yavaşça çevirdiğimde yüzündeki her noktada küçük camlar vardı. Mavi gözleri hala açıktı. Bu korkunç. Haykırarak ağlamaya başladığımda abim son nefesini vermişti. Dudaklarımdan kopan uzun haykırışlar acımı azaltmıyor, tam tersine beni acının içine çekiyordu. Kısa süreli bir şoka girip gözlerimi yüzüne diktiğimde sağ gözünün hemen kenarında küçük bir cam kırığı vardı. Gözünü son anda sıyırmış gibiydi. Camın kenarlarından hala sıcak kanı akıyordu. Hemen kaşının kenarında iki cam kırığı daha vardı. Yüzünün sol tarafı komple kana bulanmıştı. Sağ tarafı daha temizdi fakat yüzünün birkaç noktasında derin yaralar vardı. Mavi gözleri apaçıktı. Anlatınca korkunç geliyor değil mi? Hatta belki sizin için mide bulandırıcı. Ben o gün abimin o halini bir saat boyunca izledim. Belki de daha fazla. Ambulansın tiz çığlıklarını duyduğumda girdiğim şoktan çıkmıştım. Önce beni çıkarmışlardı. Hiçbir yerimde kırık yoktu. En ufak bir çizik bile yoktu. Kaldırımın üzerine oturduğumda abimi çıkarmalarını beklemiştim. Onu çıkarmaları daha uzun sürdü. Çünkü arabanın sol tarafını çarpmıştık. Gözle görülür bir şekilde sol taraf bükülmüştü. Ve abimi çıkardıklarında yüzüne tekrar baktım. O artık yoktu. Ölmüştü. Resmen ölmüştü. En acısı da abim o gün 19 yaşına basmıştı. Doğduğu gün öldü. Birkaç yıl boyunca ölümü yakıştıramadım ona. Kimseye 'o öldü' dedirtmedim. O ölmesi gereken son insandı. Kendimi suçladım. Bir çok kez. Bunun onu geri getirmediğine Hasan inandırdı beni. 

Abimin ilk ölüm yıldönümünde sinir krizine girmiştim. Hasan bana tokat atmıştı. Kendimi suçlayıp kendime zarar vermeye çalıştığım için. Onun sayesinde kendime gelmiştim. Ve şimdi, abimin benden gidişinin 6. yılı ve ben onun benden gittiğini unutmuştum. Bu berbat. 

"Ben...Ben nasıl..." Bora saçlarımı okşayıp beni susturdu.

"Şşş...Tamam. Sakinleş biraz." Şu an ağlama krizine girmiştim. Bora ellerini saçlarımdan çekmedi. Bir süre sonra nefesim düzene girdi. Yani eskiye göre daha iyiydi. Hala Bora'ya sarılıyordum. "Biraz daha iyi misin?" Kafamı belli belirsiz salladım. Bora'dan ayrılırken yavaşça koltuğa oturdum.

"O bugün ölmüştü Bora. Doğduğu gün." Gözlerim tekrar dolunca Bora yüzümü ellerinin arasına aldı.

"O seni böyle görmek ister miydi?" Başımı hızlıca iki yana salladım. Abim her ağladığımda bana kızardı. Ağlamaktan nefret ederdi. Ve ağlayan insanlardan. "Hem ben eminim, unuttuğun için sana kızmamıştır. Seni affetmiştir. Ben Senem'i hep affediyorum." Acıyla gülümsedi. Sonra baş parmağıyla yanağımı okşadı. 

"Onu çok özlüyorum." Burnumu çektim. Ağlamak istemiyordum ama bu çok zordu.

"Biliyorum sevgilim." Tekrar boynuna sarıldım. 

"Beni gerçekten affetmiş midir Bora?" Beni daha sıkı sararken konuştu.

"Evet."  Sesindeki acıyı tadabiliyordum.

Çünkü Sen BenimsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin