Kızlar böyle şeyleri hisseder derler. Doğru mudur bilmem ama Bora'nın birazdan beni öpeceğini biliyordum. Gözleri arada bir dudaklarıma kayıyordu. Beni öpmesini engellemezdim ama şu an bunu yapmasını da istemiyordum. Kafamdaki soru işaretlerini bir öpücükle silmesini istemiyordum. Silinir miydi onu da bilmiyordum. Ama bu riski alamazdım. Son kurduğu cümleden sonra ağzımın kuruduğunu farkettim. Kalbimin sesi dışarıdan duyulabilecek güçte atıyordu sanki. Tek kelime edemiyordum. O an kaçmak istedim. Normalde tüm hatalarımla, tüm yaşadıklarımla yüzleşen ben, bu sefer kaçmak istiyordum. Cevabını bilmediğim bir soru vardı karşımda. Belki de sorulardan oluşan bir beden. Bora benim için bir soruydu sanki. Cevap veremediğim bir çok soruydu o. Ve şu an karşımdaydı. Tam karşımdaydı. Hatta beni öpmeyi düşünüyordu. Yüzüme izin alır gibi bakıyordu sanki. Son cümlesini, yani sorusunu söyleyeli on ya da on beş saniye olmuşken bu bana bir asır gibi gelmişti. Eli çenemdeydi. Ve yüzü yüzüme yakındı. Kütüphanenin loş ışığında göz bebekleri büyüyen mavi gözleri soruyu yineleyip duruyordu. Kaçmak istiyordum. Ama gerçekten kaçmak değil. Bir şeyler söylemeliydim. Konuyu bir şekilde farklı bir yerlere taşımalıydım. Zihnim ilk defa işe yarar bir şeyler sundu önüme. İşte şimdi intikam zamanıydı. Kısık bir ses tonuna büründüm.
"Bora." Devam etmemi bekler gibi baktı. Olumlu bir şeyler söylediğimde beni öpeceğine emindim. Ama bu sefer her şey farklı olacaktı. Bora'nın biraz burnu sürtünecekti. Bu benim intikamımdı.
Tek bir kelime etmeden yüzümü yüzüne daha da yaklaştırdım. Dudaklarımızın arasında bir kaç santimlik mesafe kaldığında dudaklarımı yavaşça kulağına doğru götürdüm. Bu yakınlıkta kalp atışlarını bile duyabiliyordum. Deli gibi atıyordu. Ama ben sakindim. Çünkü yapmam gereken şeyi biliyordum. Bu sefer o kadar kolay olmayacaktı. Beyefendinin benden çok çekeceği vardı.
Konuşmam için dua ettiğine emindim. Ama ben kasten yavaş davranıyordum. Bir kaç saniye boyunca konuşmadım. En sonunda yine kısık sesimle konuşmaya başladım.
"Bu sefer o kadar kolay olmayacak.." Cümlemi en yavaş hızımla bitirdikten sonra kendimi birden geri çektim. Yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Mavi gözleri hiçbir şey anlamamış gibi bakıyordu.
Bir kaç adım geriledim. Yüzümde kendimden emin bir hal vardı. Bir kaç saniye içinde Bora yapmaya çalıştığım şeyi anladı. Ben yavaşça kütüphaneden çıkarken arkamdan seslendi.
"Ben de o kadar kolay pes etmeyeceğim." Yüzünde çok hoş bir gülümseme vardı. Yine de suratına bir kaç saniyeden fazla bakmadan kütüphaneden çıktım. Kendi kendime sorular sormaya başlamıştım bile.
Okuldan çıkıp bir taksi çevirdim. Şu an mutluydum. Mutluluk da olmayabilirdi. Ama iyi hissediyordum. Onu kabul etmemiştim. Ama reddetmemiştim de. Ufak çaplı bir intikamın içine çekmiştim onu. Hırsımı alacağımı bilmem beni mutlu ediyordu. Zihnim yine devreye girdi. Ve bu işin sonunu düşünmeye başladı. Sonunda ne olacaktı? Onu kabul edecek miydim? İntikamım için rahatlamış olacak mıydım? Telefonumun sesi yine imdadıma yetişir gibi çaldı ve düşüncelerime bir balta gibi indi. Arayan Burcu'ydu.
"Kızım nerdesiniz siz? Kalkıp gitmişsiniz erkenden. Hava karardı hala yoksunuz."
"Geliyorum birazdan. Sana anlatacaklarım var."
"Tamam. Engin geldi seni ziyarete. Acele et hadi, ağaç oldu sevdiceğim." Gülmeye başladım.
"Tamam tamam. Geliyorum."
Telefonu kapattım. Eve varmama da az kalmıştı zaten. Yaklaşık beş dakika sonra eve vardım. Engin evdeydi. Şimdi onları planıma dahil etme zamanı gelmişti. Eve girer girmez salondaki tekli koltuğa oturdum ve aklımdakileri onlara anlatmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Sen Benimsin
Romance"Bak anlamadıysan eğer tekrar söyleyeyim. Sen bensin. Ve seni sevdiğim günden beri bana aitsin. Seni bırakamam, kaybedemem. Senden asla uzaklaşamam. Çünkü sen benim içinsin. Çünkü sen benimsin. Bu asla değişmez. Bu bir kaide. Benim kaidem. Hiç bir i...