Ben Kazandım

7K 265 0
                                    

Bora'nın ağzından;

Saçlarımın arasında gezen elleri beni yavaş yavaş uykuya teslim etmişti. Oysaki ben uyumayı değil, uzun süre yüzünü izlemeyi istiyordum. Dünyanın en rahat uykusunu çektikten sonra uyanmak fikri kahreder insanı. Ama bu sefer farklıydı. Uyandığımda göreceğim ilk yüz onun yüzü olacaktı.
Yavaşça dağılan uykum göz kapaklarımı yukarı iteledi. Yüzünü görmenin mutluluğu yüzüme yayıldı. Gülümsedim. O da gülümsedi.

"Günaydın"

"Günaydın"

Yavaşça dizlerinden doğrulurken dikkatlice yüzüne baktım. Gözaltları uykusuzluktan hafifçe morarmıştı. Uykusu geldiğinde beni kaldıracağını söylemişti. Ama yapmamıştı.

"Senin uykun geldi değil mi? Uykun geldi ama beni uyandırmadın."

"Uykum gelmedi. Gerçekten. Yani geldi ama uyuyamazdım zaten. Seni boşuna uyandırmak istemedim. İyi uyuyabildin mi?"  Şaşkınlığımı yüzüme yerleştirerek cevap verdim.

"Deli misin? Hayatımın en huzurlu uykusuydu. Ayrıca gözlerimi açtığımda yanımdaydın. Bugün de hayatımın en huzurlu günü olacak."  Gülmeye başladı. Çekik gözleri iyice kısıldı. Ama ben söylediklerimde çok ciddiydim. "Ne? Çok ciddiyim." Cevap vermedi. Gülmekle yetindi. Belki de ciddiye almamıştı beni. Düşünmeden edemedim. Ama emindim kendimi ispatlayacaktım. Kulübeden çıkınca ben de arkasından gittim. Öyle uykusuz gözüküyordu ki gözleri uyumak için yalvarır gibiydi.

"Hiç uyumadın sen. Hadi biraz uyu. Sonra ormandan çıkalım. Sahile ineriz."

"Uykum yok benim. Hadi gidelim nereye gideceksek." Ciddi olup olmadığını sorgular gibi baktım. Ama doğru cevabı gözleri çoktan veriyordu. "Bak gerçekten uykum yok. Dün yolda uyudum baya." Ben de gözlerini dinledim.

"Çok inatçısın." Cümlemi bitirir bitirmez tek hamlede Nilay'ı kucağıma aldım. Şaşırdığı her halinden belliydi. Sonradan gülmeye başladı. Gülerek bana bağırıyordu.

"Bora! Ne yapıyorsun? Ya hadi bırak beni." Ama Bora Nilay'ı bırakır mı? Tabii ki  hayır.

"Olmaz küçük hanım, olmaz. Hemen uyuyorsunuz."

"Nasıl, kucağında mı uyuyayım?" Bir an haklı olduğunu farkettim. Ama yine de ısrarımdan vazgeçmedim.

"Nilay. İnatçılık etme. Uyu işte. Senin dizlerin kadar rahat olmasa da rahattır." Ama benim onu bırakmaya niyetim yoktu. Hem de hiç.  Uyumayı kabullenmişti. Tatlı bir ses tonuyla cümleye girdi.

"Tamam. Uyuyacağım. Ama bari içerde uyuyayım." Bir an tereddüt etsem de kucağımda uyuyamayacağının farkına varıp onu yavaşça yere indirdim. Nilay içerdeki sedirin üzerine uzanırken ben de yakacak bir şeyler bulmak için dışarı çıktım. Sobayı kısa sürede yakıp Nilay'a döndüm. Gözlerini tavana dikmiş uyumaya çalışıyordu. İşte şimdi borcumu ödeme sırası bendeydi. 

"O zaman borcumu ödememe izin verin küçük hanım." Nilay'ı yavaşça yerinden kaldırıp yanına oturdum. Başını göğsüme yasladıktan sonra kolumla onu kendime çektim. Önce karşı çıkacağını düşündüm. Bir şey söylemeyince çenemi başına yasladım. 

"Hadi uyu." O uykuya dalarken başına ufak bir öpücük kondurdum. Bir süre sonra uykuya daldı. Kalp atışı normalden daha yavaş atmaya başladı. Nefes alış verişi de öyle. Derin nefeslerini alışını hissedebiliyordum. Kıvırcık saçları sakallarımı gıdıklıyordu. Ama uyanmaması için kılımı bile kıpırdatmıyordum. 

Huzurlu hissediyordum. Hem de çok. Sevdiğim insan kollarımın arasında huzurla uyuyordu. Bundan başka mutluluk var mıydı? Bunları düşünürken sanki gidecekmiş gibi onu kollarımla iyice sardım. Yavaşça başını kaldırdı. Uyandığını düşündüm. Ama yüzünü boynuma yerleştirdi. Artık nefeslerini boynumda hissediyordum. Yine de kıpırdamadım. Yüzü yüzümün yamacındayken düşümeye başladım. Nilay'ı düşünmeye başladı. Onda ne bulduğumu düşünmeye başladım. 

Çünkü Sen BenimsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin