Benim olmanı istiyorum

16.6K 502 17
                                    

"Hapşuu!" Allah'ım sanki her hapşuruşumda beynimden bir parça kopuyordu. Titrememe engel olamadığımı düşünüyordum. Kendimi antartikada yaşayan ve kabanını kaybeden bir eskimo gibi hissediyordum. Üzerimdeki 3 kat battaniye bile böyle hissetmemi engelleyemiyordu. Her güzel anın bir bedeli vardı sanki ve ben dün yaşadığım güzel anların bedelini bütün vücudumu çökertecek derecede güçlü olduğunu düşündürten bir hastalıkla ödüyordum. İkinci kez hapşurunca Burcu odaya girdi. Elinde kokusunu alamadığım ama sarımsı renginden içinde nane limon olduğunu anladığım bir bardak vardı.

"Çok yaşa diyeceğim de sen bu kafayla nasıl yaşayacaksın Nilay'cım?" Suratındaki alaycı ifadeye sinirli bir bakış yolladım.

"Burcu çok konuşma da ver şu nane limonu. Ölüyorum galiba."

"Ölmezsin ölmezsin. Dün Bora'yla romantik anlar yaşayacaksınız diye ıslanmadan önce düşünecektin bunu." Zaten çekik olan ve hastalıktan iyice küçülen gözlerimi bir de sinirlenerek ben kıstım. Bir şey göremeyince gözlerimi tekrar açtım.

"Yok romantik an falan. Islanıp rezil olduk sonra düştük her yerimiz çamur oldu. Bunun neresi romantik? Kafayı yedin heralde Burcu." Sesim kısık olduğundan ancak belli bir düzeyde yükseltebiliyordum. Bu da etkili bir ses olmamanın yanı sıra boğazımı acıtmakla kalıyordu.

"Tamam tamam sustum. Ee? Anlat bakalım neler yaptınız? Ne dedi sana? Bir şeyler itiraf etti mi? Boşuna böyle bir maceraya atılmadınız heralde?"

"Burcu öylesine vakit geçirdik. Aramızda da öyle sandığın gibi bir şeyler yok. Yanlışlıkla ıslandık işte. Şu an çok pişmanım, halime bak!" Konuşmaya başlamadan beni yataktan yavaşça doğrulttu ve nane limonu içmem için yardım etti. Ardından işaret ve baş parmağını birleştirip dudaklarının üzerinde sağdan sola götürdü.

"Tamam bak kapatıyorum ağzımın fermuarını." Minnettar ve aynı zamanda alaycı bir şekilde gülümsemeye çalıştım ama bu oldukça zordu. Tam bir şeyler söyleyecekken Burcu'nun telefonu çaldı.

"Efendim Engin." Karşı tarafı dinledi. "Nasıl yani bugün mü?" Şaşırmış gibiydi. Konuşmasına devam etti. "Ama ben gelemem ki Nilay evde yalnız kalır, hasta kız böyle bir başına bırakamam onu. Özür dilerim hayatım." Burcu'nun sesindeki üzgünlüğü farkedince 'gidebilirsin sorun değil' bakışımı fırlattım. Bu bakışa 'emin misin?' der gibi baktı. Kafamı sallayınca gülümseyerek "Tamam canım geliyorum ben. Nilay kalabilirmiş." Telefonu kapattı. Sormadan söyledi.

"Engin'e günler öncesinden söz vermiştim. Annesinin doğum günü hediyesi için ona yardım edeceğimi söyledim. Çok teşekkür ederim Nilay. Yarım saate gelirim."

"Tamam sen bak keyfine. Ben uyuyacağım zaten." Yanağıma öpücük kondurup boynuma sarıldı. Sonra da hazırlanıp evden çıktı.

Sümüklü peçetelerim ve iki kat battaniyemle sürünerek salona geçtim. Bir film koyup izlemeyi planlıyordum çünkü hastalıktan uyuyamıyordum bile. Filmlere göz atarken telefonum çalmaya başladı. Ağır çekim hareketlerle telefonu aldım. Bir kere burnumu çekip telefona baktım. Ekrandaki Bora yazısını çekik gözlerimle zar zor okuyunca hafif bir heyecan yaptım ama uzun sürmedi.

"Nilay." Hasta olduğumu her halinden belli eden bir sesle cevap verdim.

"Bora." Sesini hafif bir telaş kapladı.

"İyi misin? Burcu'yu gördüm. Hasta olduğunu söyledi. Bir çok mesaj attım. Rahatsız olursun diye arayamamıştım ama dayanamadım aradım. İyisin değil mi?" İçimden Burcu'ya küfürler yağdırırken hafif minnettar sesimle cevap verdim.

"Teşekkür ederim ama sana söylemiştim. Ben süper kahraman değilim." Gülümsediğimi anlaması için ufak bir ses çıkardım. Ama bu ses gülmekten çok işkence çekiyormuşum gibiydi.

Çünkü Sen BenimsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin