Arabaya binene kadar Bora tek kelime etmedi. Ben ise ona dakika başı iyi olup olmadığını soruyordum. Dudaklarımı yaladım ve sorumu yineledim.
"İyisin değil mi?" Direksiyonu kavradığı parmaklarını iyice sıktı.
"İyiyim dedim ya." Bağırmıyordu ama sesi çok sert çıkmıştı. Bakışlarımı camdan dışarı yönelttim. Hayır ağlamayacağım. Ah kuşlar, ağaçlar, kırmızı elbiseli küçük kız... Yolu izleyeceğim ve ağlamayacağım. Dilimi tutamayıp Bora'ya döndüm.
"Sadece nasıl olduğunu merak ediyorum. Tek kelime bile etmedin. Orada ölebi..." Arabayı birden durdurdu.
"Ben de sana iyiyim dedim!" Bakışlarını bana çevirmedi. Öylece kaldım. Bana hiç böyle bağırmamıştı. Gözlerim istemsiz dolunca arabanın kapısını açtım. İnmek üzereyken bileğimi kavradı ama hala yüzüme bakmıyordu. "Özür dilerim." Tek hamlede elinden kurtuldum. Bir ayağım dışardaydı. Ona doğru döndüm.
"Git neye ya da kime sinirlendiysen sinirini ondan çıkar. Ben seni düşünmekten başka bir şey yapmadım." Arabadan inip yürümeye başladım. Peşimden gelmiyordu. Resmen gelmiyordu. Yanaklarımı dişledim ve kollarımı birbirine kenetleyip yürümeye devam ettim. Yaklaşık beş dakika sonra arabayla yanımda durdu. Ona hiç bakmadan yürümeye devam ettim. Bir süre sonra arabadan inip yanıma geldi ve beni durdurdu. Kollarımı tutan ellerinden kurtulup karşısına dikildim.
"Özür dilerim." Gözlerini etrafta gezdirdi. "Ben sadece...İyi değilim ve biraz...Biraz dalgınım." Bakışlarımı başka bir yere sabitledim. Sert bir şekilde konuştum.
"Ve sinirli."
"Hadi eve gidelim." Yüzüne baktığımda solgun görünüyordu.
"Bana artık ne olup bittiğini anlatacak mısın?" Yorgun bir şekilde kafasını salladı. Bana sarılıp gönlümü alsın istiyordum ama yapmıyordu. Nefesim boğazımı yakmaya başlamıştı bile. Yüzüne bakmadan arabaya bindim. Yol boyunca tek kelime etmedik. Arabadan iner inmez eve yöneldim. Bora arkamdan gelmiyordu. Eve çıktıktan sonra pencereden onu izlemeye başladım. Arabadan inmiş bir sağa bir sola yürüyordu. Birden arabanın tekerine sağlam bir tekme attı. Sol eliyle saç diplerini çekti. O böyle görmeye alışık değildim. Arabaya yaslandıktan sonra yüzünü kapattı. Ah hayır! Ağlamıyordu değil mi? Pencereden uzaklaşıp koltuğa oturdum. Geldiğinde ona sarılacaktım. Yarım saat bekledikten sonra tekrar pencereye yöneldim. Arabada öylece oturuyordu. Tekrar koltuğa yöneldim. Onu beklerken koltukta öylece uyuyakaldım. Sabah uyandığımda üzerimde ince bir battaniye vardı. Eve gelmiş miydi? Hızla ayağa kalkıp odalara bakındım. Yoktu. Derin bir nefes alıp kendimi koltuğa bıraktım. Bağırarak ağlamak istiyordum. Elinden şekeri alınmış çocuklar gibiydim. Sanki elimden Bora'yı almışlar gibiydim. Kafamı iki yana salladım ve telefona sarıldım. Tam olarak 2 kez çaldıktan sonra meşgule verdi. Telefonlarıma bile çıkmıyordu. Ellerimle yüzümü kapattım. Aklımda kurmak istemiyordum. Mantıklı bir şeyler olmalıydı. Böyle olmasının bir sebebi olmalıydı. Telefonu tekrar elime alıp Burcu'yu aradım.
"Efendim."
"Burcu sana ihtiyacım var." Ağlayacaktım. Yemin ederim şimdi ağlayacaktım.
"Nilay? Noldu? İyi misin sen?" Saçlarımı karıştırdım.
"Değilim." Yanaklarımı dişledim. "Buluşalım mı?" Evin yakınlarında bir park belirledik. Orada buluşacaktık. En hızlı şekilde hazırlanıp evden çıktım. Anahtarlarımı da yanıma aldım. Bora'nın eve gelip gelmeyeceği belli bile değildi. Parka buluşacağımız saatten yarım saat önce gittim. Etrafı izleyip kafamı dağıtmaya çalıştım. Kırmızı kaydırağın tepesindeki sarışın çocuğa baktım. Halinden epey mutlu görünüyordu. Kaydırağın tepesinde oturmuş etrafa gülücükler saçıyordu. Kaydırağın altındaysa onu annesi bekliyordu. Kendimi gülümserken buldum. Çocuk annesine bir kez daha baktı ve kendini kaydıraktan aşağı bıraktı. Kırmızı kaydıraktan kahkahalar atarak kaydı. Ve kaydırağın en ucunda dengesini sağlayamadı, düşüp yere çakıldı. Annesi onu tutar sanıyordu belli ki. Bir süre etrafına bakındı ve ağlamaya başladı. Ben de ağlamak istiyordum. Ben de düşmüş gibi hissediyordum. Küçük sarışın çocuğun annesi hemen koşup kaldırdı onu düştüğü yerden. Beni de biri kaldırsın istiyordum. Onun dizi acımıştı, benimse kalbim acıyordu. O annesine sarılıyordu bense Bora'ya sarılmak istiyordum. Zirvedeyken kendimi en dipte bulmak istemiyordum. Omzumda bir el hissedince irkildim. Bakışlarımı çocuktan alıp omzuma dokunan Burcu'ya çevirdim. Ona sıkıca sarıldığımda hala ağlamamak için kendimi tutuyordum. İçimdeki o tarifsiz his ağlamam için beni zorluyordu. Adını koyamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Sen Benimsin
Romance"Bak anlamadıysan eğer tekrar söyleyeyim. Sen bensin. Ve seni sevdiğim günden beri bana aitsin. Seni bırakamam, kaybedemem. Senden asla uzaklaşamam. Çünkü sen benim içinsin. Çünkü sen benimsin. Bu asla değişmez. Bu bir kaide. Benim kaidem. Hiç bir i...