İzmir'den döneli birkaç saat olmuştu. Bora'ya ve anneme bir şeyler duyduğumu belli etmemiştim. Bora beni eve bırakıp dinlenmek üzere evine gitmişti. Benim de biraz uyumaya ihtiyacım vardı. Eve gelir gelmez odama yöneldim. İçimden Burcu'yla uğraşmak gelince odamdan çıkıp Burcu'nun odasına girdim. Kapıyı gürültüyle açtım ve gördüklerim karşısında gözlerimi kapattım. Burcu ve Engin beraber uyuyorlardı. Utanç veren kısım ise yerdeki kıyafetlerden ve görünen omuzlarından çıplak olduklarını anlamamdı. Ses çıkardığım için panikleyip uyandılar. Hemen geri geri adımlar atmaya başladım. Bir yandan da gözlerimi kapatıyordum.
"Ben...Ben çok özür dilerim." Yüzüm kıpkırmızıydı. Koşar adım odama gittim. Burcu'ya çok ayıp olmuştu. Burcu üstü giyinik bir vaziyette odama geldiğinde tekrar tekrar özür dilemeye başladım.
"Tamam Nilay. Sorun değil. Biz sadece uyuyorduk." Gülmeye başladı. Yüzümü kapattığım elimi yavaşça yüzümden çekim.
"Nasıl yani siz şey yapmıyor muydunuz?" Burcu kafama vurdu.
"Saçmalama kızım. Evlenmeden saçma sapan şeyler yapmayacağımı biliyorsun. Engin sadece üstü çıplakken uyuyabildiğinden o vaziyetteydik." Derin bir oh çektim.
"Ben de bir an sandım ki..." Cümleme devam edecekken Burcu kolumu çimdikledi.
"Engin'i uğurlayıp geleyim de bana neler yaptığınızı anlat." Kafamı salladım. Ve Burcu tam odadan çıkacakken arkasından seslendim.
"Tekrar özür dilediğimi ilet!" Burcu da bir şeyler söylemişti ama duymamıştım. Büyük ihtimal beni onaylayan bir şeyler söylemişti. Kısa bir süre sonra Burcu odaya geri döndü. Ben de üzerimi değiştirip yatağımın içine girmiştim bile.
"Dökül bakalım." Bir çırpıda Bora'yla yaşadıklarımızı ve günümüzün nasıl geçtiğini anlattım. Ve tabii ki sırdan da bahsettim ona.
"Öyle yani. Sanırım Bora benden bir şey saklıyor." Burcu uzun süre yüzüme baktı.
"Seni üzmemek için mi saklıyormuş? Öyle mi dedi annene?" Kafamı onu onaylar gibi salladım.
"Aynen öyle dedi." Burcu kısa bir süre sessiz kaldı ve sonra kafasını kaşıdı.
"Bana sorarsan bu sırrın üzerine gitme çok. Çocuk seni düşündüğünden dolayı senden saklıyormuş. Belki de öğrendiğinde çok üzülürsün." Burcu mantıklı bir kızdı. Deli doluydu ve eğlenceliydi. Ama aşırı mantıklıydı. Söylediklerini biraz düşündüm.
"Bilmiyorum. Belki de sen haklısındır." Derin bir nefes aldım. Bu benim çıkmaz sokağımdı. Ya üzülmeyi göze alıp bu sırrı ögrenecektim ya da sırrı önemsemeyip Bora'ya bu konuda güvenecektim. Kafam karışıktı. Uyumaya ihtiyacım olduğunu fark ettiğımde Burcu'yu tatlı bir dille kovdum. Ve kendimi derin bir uykunun kollarına bıraktım.
***
Dersim bittiğinde bahçede oturmak için banklara yöneldim. Dersler çok yoğun değildi bu aralar. Yakında ara tatil vardı zaten. Çantamın boynumdan çıkarıp bankın bir ucuna oturdum. Ve fakülte binasını incelemeye başladım. Krem rengindeki duvarın üzerinde kocaman altın harflerle 'HUKUK FAKÜLTESİ' yazıyordu. Etrafı dikkatlice incelerken banka birinin oturduğunu fark ettim. Ancak başımı çevirip oma bakmadım. Bir süre sonra konuşunca birden kafamı ona çevirdim. Bu ses tanıdıktı.
"Artık ağlamıyorum." Onu tanıyordum. Hasan'la kavga ettiğim gün gittiğim parktaki çocuktu bu. Gözlerimde şaşkınlık kırıntıları vardı. Bu çocuk cidden çok yakışıklıydı. Bronz teni ve kahve saçları çok uyumluydu. Ve bir de yemyeşil gözleri. Mutlulukla bana bakıyordu. Yüzümden şaşkınlığı bir çırpıda attım. Ve gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Sen Benimsin
Romance"Bak anlamadıysan eğer tekrar söyleyeyim. Sen bensin. Ve seni sevdiğim günden beri bana aitsin. Seni bırakamam, kaybedemem. Senden asla uzaklaşamam. Çünkü sen benim içinsin. Çünkü sen benimsin. Bu asla değişmez. Bu bir kaide. Benim kaidem. Hiç bir i...