Bir hafta boyunca Bora'yla ve Burcu'yla ders çalışıp durduk. Ve sonunda final haftası gelip çattı. Kalmaktan korktuğum iki ders vardı. Bora korktuğumu söyleyince ağzımın üzerine yavaşça vuruyordu. Sonra da bana onun sevgilisinin başaramayacağı şey olmadığıyla ilgili nutuk çekiyordu. Mükemmelliyetçilik Bora'ya babasından geçmiş gibiydi. Bahaneleri asla kabul etmezdi. Kendisinin de bu denli mükemmel olmasının nedeni de buydu işte. Sınavların başladı gün Hasan İstanbul'dan döndü. Bora'yla artık eskisi kadar soğuk değillerdi. Şimdi siz can ciğer kuzu sarması oldular sanmayın. O imkansızdı zaten de işte birbirlerine gırtlaklayacakmış gibi bakmıyorlardı. Hasan'ı okul bahçesinde görünce kalkıp ona doğru koştum. Bora önce gözlerini devirse de tek kelime etmedi. Hasan'a sıkıca sarıldım.
"Eşek herif! Çok özledim seni. Nerelerdesin sen?" Hemen duygulandığını hissettim ama belli etmemek için elinden geleni yaptı. Bana sıkıca sarılırken konuşmaya başladı.
"Ben de seni fındık burun." Kollarından çıktıktan sonra burnuma hafifçe vurdu. "Ee kızım ne sandın? Ünlü olmak öyle kolay değil." Gülmeye başladım.
"Yesinler senin ününü." Aynı zamanda bizimkilerin yanına yürüyorduk. Bir saat sonra sınav başlayacaktı. Hasan'a dönüp konuştum. "Hasan sen çalışabildin mi sınavlara?" Şok olmuş gibi baktı.
"Sen görmeyeli iyice unutmuşsun beni bakıyorum. Ben ne zaman sınavlara çalıştım?" Cevap olarak sadece gülümsedim. Hasan kısa süre sonra yanımızdan kalktı. Burcu'yla Engin de kahve almaya kalktılar. Bora'yla çimenlerde oturuyorduk. Ama Bora'nın yüzü asıktı.
"Bir sorun mu var canım?" Kafamı eğip yüzüne baktım. Anlamaya çalıştım.
"Nilay." Omzumdan tutup beni kendisine çekti. Sıkıntılı bir nefes üfledi. "Hasan..." Cümlesini hemen kestim.
"Bora? Hasan'ı kıskanmadın değil mi? Sen de biliyorsun. O benim çocukluk arkadaşım."
"Hayır canım. Yok öyle bir şey. Benim sana Hasan'la ilgili söylemem gereken bir şey var." Bu sırada Hasan gelip yanımıza oturdu. Bora'ya bakıp çenesi kasılmış bir vaziyette konuşmaya başladı.
"Neymiş benimle ilgili olan şey?" Birkaç dakika bakışlarıyla konuştular. Bora'nın tehtitkar bir hali vardı.
"Biriniz bana anlatacak mı neler döndüğünü?" Bakışlarıyla olan konuşmalarını böldüm. Bora bana döndü.
"Hasan'ın sana söylemek istediği bir şey varmış Nilay." Yüzümü Hasan'a çevirdim. Yüz kasları belirginleşti. Sinirlendiği belliydi. Ama neden? Kolumu Hasan'ın omzuna koydum.
"Hasan bir problem mi var?" Yüzü bana dönerken yumuşadı.
"Şey diyecektim...Şey..." Devam etmesi için yüzüne baktım. "Nilay ben hala Deniz'den hoşlanıyorum." Gözlerimi kocaman açtım. Deniz Hasan'ın uzun süredir hoşlandığını söylediği kızdı. Kız birinci sınıftı. Ve kızla daha önce bir seminerde tanışıp iyi arkadaş olmuştuk. Hasan'ın ondan vazgeçtiğini sanıyordum. Bora gözlerini kısarak Hasan'a bakmaya başladı. Ben de şaşkınlığımı bir kenara attım ve gülümsedim.
"Dert ettiğiniz şey bu muydu yani?" Hasan'a göz kırptım. "O iş bende." Gülümser gibi bir ses çıkardı. Ama hala sinirli bir tavrı vardı. Bu tavrı bariz Bora'ya karşıydı. Çok uzun süre yanımızda kalmadan gitti. Bora ayağa kalkıp beni de kaldırdı.
"Sınav başlar birazdan. Gidelim mi sevgilim?" Sevgilim derken bu kelimeyi üzerine basa basa söyledi. Ben de aynı şekilde konuştum.
"Gidelim sevgilim." Ellerimizi birbirine kenetleyip okula ilerledik. Sınav salonunun önüne geldiğimizde Bora eğilip dudağıma çok yakın bir şekilde yanağımdan öptü. Bu ürpetmeme sebep olsa da çaktırmadım. Gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Sen Benimsin
Romansa"Bak anlamadıysan eğer tekrar söyleyeyim. Sen bensin. Ve seni sevdiğim günden beri bana aitsin. Seni bırakamam, kaybedemem. Senden asla uzaklaşamam. Çünkü sen benim içinsin. Çünkü sen benimsin. Bu asla değişmez. Bu bir kaide. Benim kaidem. Hiç bir i...