"Doruk?" Kaşlarım şaşkınlıkla çattım.
"Doruk mu?" Onca zamandır adını sormadığım çocuk Doruk muydu yani? Benim kim olduğumu biliyor muydu? Bora'nın yüzüne baktığımda sinirli olduğunu görebiliyordum. Doruk ise Bora'nın yüzüne bile bakamıyordu. Bora bana döndü.
"Onunla tanıştın mı?" Bora sanılanın aksine daha sakindi. Bu beni ciddi anlamda korkuturken hemen kendimi açıklama ihtiyacı hissettim.
"Hayır. Onun Doruk olduğunu bilmiyordum." Doruk hala Bora'nın yüzüne bakmıyordu. Bana çaresiz ve bir o kadar da özür dileyen gözlerle baktı. Bora derin nefesler alırken Doruk ona bakmadan onunla konuştu.
"Doğruyu söylüyor. Neyse, sizi rahatsız etmek istememiştim. Sadece durumunu öğrenmek istedim." Bora sinirle güldü ama hala sakindi.
"Bir Doruk ancak ve ancak suç işlediyse olay mahaline döner. Ne o? Arabamın çalınmasında senin mi parmağın var?" Doruk bu sorudan sonra zor da olsa Bora'nın yüzüne baktı. Bora'nın hala onu sevdiğini biliyordum. Doruk'un suçsuz olduğunu biliyordum. Doruk sadece kafasını iki yana sallamakla yetindi. Bana hiç bakmadan çekip gitti. O sokağın sonunda kaybolana kadar Bora'ya tek kelime etmedim. Tam konuşacakken elimi sıkıca tutup marketin olduğu sokağa girdi. "Sana güveniyorum." İçimi tarifsiz bir sevinç kaplamıştı. İlk defa kendimi bu kadar Bora'ya aşık ve bu kadar Bora'ya ait hissediyordum.
***
"O tabak bitecek. Ben o yemeği boşuna mı yaptım?" Önümdeki tabağa baktım. Bitecek gibi değildi. Sanki ben Bora'ya değil Bora bana bakıyordu da sanki hastaneden yeni çıkan bendim.
"Ama zaten çok yedim." Kafasını iki yana salladı. "Senin amacın beni bir obeze dönüştürüp insanların beni beğenmemesini sağlamak mı?" Gülmeye başladı. Kaşlarımı çatmış onu izliyordum ama o hiç olmadığı kadar keyifliydi. Telefon çaldığında kahkahasını derin bir nefesle durdurdu. Telefonu açtığında sesi hala sevinçliydi.
"Efendim baba?" Karşı tarafı dinledi. Bir süre sonra şaşkınlıkla kaşlarını hafaya kaldırdı. "Kim neden böyle bir şey yapsın ki?" Karşı taraftan aldığı cevap duraksamasına neden oldu. Kötü bir şey öğrendiğini düşünerek elimi elinin üzerine koydum. Telefonu kapattığında şaşkın bir çift göz ona bakıyordu. Derin bir nefes aldı. Elinin üzerindeki elimi avcunun içine aldı. "Bu çocuk sürekli karşıma çıkıyor."
"Kim?"
"Doruk. Arabamı çalan adamı dövmüş. Babam onu bulduğunda yüzü gözü kan içindeymiş." Şaşkınlıktan açılan ağzımı kapattım.
"Ne zaman dövmüş peki?" Gözlerini ovaladı.
"Sabah saatlerinde. Büyük ihtimal buraya gelmeden hemen önce. Adamlar zaten araba hırsızlığı yapan bir çeteymiş. Benim arabamı çalanlardan biri ölmüştü zaten. Diğeri de çetenin lideri gibi bir şeymiş. Doruk da haşatını çıkarmış adamın." Kafasını iki yana sallayıp güldü. "Küçükken de böyleydi bu. Bana zarar veren herkese her şeye o da zarar verirdi." Gözlerimi elimi tutan ellerine çevirdim.
"Onu hala seviyorsun değil mi?" Yüzüme kısa bir bakış attı. "Ama affedemiyorsun. Çünkü insan değer verdiği insan mükemmel olsun ister. Hata yapmasın ister."
"Bu konuyu kapatalım mı?" Kafamı belli belirsiz salladım. Konuyu değiştirmek üzere lafa girdim.
"Hala bir evimiz yok. Burcu'yu özlüyorum." Bora kaşlarını kaldırdı.
"Şu anki durumundan şikayetçi misin yani?" Kafamı hızlıca iki yana salladım.
"Hayır ben sadece Burcu'yu satmış gibi hissediyorum. Hasan ve Engin'le aynı evde kalıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Sen Benimsin
Romance"Bak anlamadıysan eğer tekrar söyleyeyim. Sen bensin. Ve seni sevdiğim günden beri bana aitsin. Seni bırakamam, kaybedemem. Senden asla uzaklaşamam. Çünkü sen benim içinsin. Çünkü sen benimsin. Bu asla değişmez. Bu bir kaide. Benim kaidem. Hiç bir i...