"Kızım pazar bugün, pazar. Bugün insanları erken uyandırmak günah. Bunu bilmiyor musun sen?" Burcu odama girmiş uyanmam için yapmadığını bırakmamıştı. Bense hala uyanmamak için direniyordum.
"Uyanman lazım Nilay. Engin gelecek birazdan kahvaltıya gideceğiz hep beraber. Hasan'ın süprizi varmış bize." Hasan kelimesini duyunca uzun süredir Hasan'la konuşmadığımızı farkettim. Huzursuz bir şekilde uykum dağıldı.
"Neymiş süprizi?"
"Süprizi kelime anlamını söylememi ister misin Nilay'cım?" Küçük yastığı Burcu'nun suratına fırlattım.
"Uzun zamandır görüşmüyoruz. Hiç arayıp sorduğu yok. Merak ettim şu an."
"Normaldir. Hasan 1 haftadır İstanbul'da." Şaşkınlığım yüzüme kazındı. Hasan bana gideceğini söylememişti.
"Haberim yoktu." İçimde bir yerler burkuldu. En yakın arkadaşım günlerdir ne beni aramıştı ne de İstanbul'a gittiğini haber vermişti.
"Sen Muğla'dayken eve geldi. Gideceğini söylemek için. Bora'yla gittiğinizi söyleyince apar topar çıkıp gitti." Başımdan aşağı kaynar sular boşaldı.
"Kızım sen Hasan'ı tanımıyor musun? Sinirinden deliye dönmüştür şimdi. Kahvaltıya beni çağırdığına emin misin?"
"Engin aradı. Hazırlanın geliyorum bir saate dedi. Hem niye kızsın ki? Daha önce de sevgililerin oldu. Belki sen Muğla'ya gittiğini söylemediğin için sinirlenmiştir." İçim içimi kemirerek bir yandan da Hasan'ın kızgın olmaması için dua ederek hazırlanmaya başladım. Bir saat sonra falan Engin geldi. Bir yanım da süprizi merak ediyordu. Engin'in ağzını aradım.
"Ne süpriziymiş bu?"
"Valla ben de bilmiyorum. Sabah Hasan aradı. Size süprizim var. Kahvaltıya gidelim anlatayım dedi." Sorgular gibi konuştum.
"Bu kadar mı?"
"Evet." Bu seferde kafamda kurmaya başladım. Acaba İstanbul'a neden gitmişti? Süprizi bununla mı ilgiliydi? Kendi kendime sorular yöneltirken kahvaltı yapacağımız kafenin önüne geldik.
İçeri girer girmez arkası dönük bir şekilde oturan Hasan'ı buldu gözlerim. Hızlıca olduğu tarafa yöneldim. Bize dönerken gülen yüzü beni görünce duraksadı. Tam sarılmak için adım atacağım sırada kaskatı suratını görmemle durmam bir oldu. Sesi de yüzü gibi kaskatıydı.
"Onu kim çağırdı buraya?" Bir yandan bu kadar büyük tepki vermesinin nedenini düşünürken bir yandan kalbimdeki burkulma seslerini dinliyordum. Ne olduğunu sorar gibi suratına baktım.
"Hasan?"
"Size soruyorum. Siz mi çağırdınız onu?" Engin de benim kadar şaşırmıştı.
"Abi sen size süprizim var deyince ben de sandım ki..." Engin'in cümlesini yarıda kestim.
"Hasan ne oluyor? Niye böyle davranıyorsun?" Hasan yüzüme bile bakmadan yerine oturdu. "Ben gidiyorum. Siz ne konuşacaksanız konuşun." Tam giderken Burcu'yla Engin durdurdu. Engin konuştu.
"Nilay 2 dakika otur. Ne söyleyecekse söylesin sonra ben bırakırım sizi."
"Engin daha ne olduğunu söylemiyor. Çocuk gibi resmen. Bırakın gideyim."
"Ya tamam sen de haklısın. Ne diyeceğini öğrenelim sonra bırakacağım sizi eve. Lütfen bak Burcu ve benim için." Kafamı sallayıp Hasan'ın karşısına oturdum. Kaskatı bakışlarını arada bir suratımda gezdirip sinirle kafasını çeviriyordu. Daha fazla dayanamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Sen Benimsin
Romance"Bak anlamadıysan eğer tekrar söyleyeyim. Sen bensin. Ve seni sevdiğim günden beri bana aitsin. Seni bırakamam, kaybedemem. Senden asla uzaklaşamam. Çünkü sen benim içinsin. Çünkü sen benimsin. Bu asla değişmez. Bu bir kaide. Benim kaidem. Hiç bir i...