Zirve

4.1K 190 3
                                    

"İşte seni kaybettiğimden beri yaşadığım her şey bunlardan ibaret." Kafamı kaldırıp yıldıza baktım. Emre'yle konuşmak için seçtiğimiz yıldızı kaybettiğimden beri olanların hepsini anlatıyordum. Bora benim için çatının köşesine güzel bir yer hazırlamıştı. Arada bir buraya çıkıyordum. Ya abimle konuşuyor ya da bir şeyler karalıyordum. Bora şakağımdan öpünce ürperdim. Yanıma oturduğunda avucunun içine aldığı elimle oynamaya başladı. "Abimin önünde beni böyle öpmemelisin." Gülümsedi. "Kıskanabilir." Beni kendisine çekip derin bir nefes aldı.

"Pekala. Özür dilerim."

"İnelim mi artık? Ben çok üşüdüm." Başını hafifçe sallayıp ayağa kalktı. Ve elimden tutup beni de kaldırdı. Yüzü biraz solgundu. "İyi misin sen? Günün nasıl geçti?" Hafifçe gülümsedi.

"Babamın yanındaydım. Şirket işleri falan. Sıkıcı ve biraz yorucu." Kafa salladım. Eve girdiğimizde Bora'yla iki gündür uğraştığımız kitap okuma köşesine yöneldim. Bora'dan küçük bir kütüphane istemiştim. O da evin bir köşesini bunun için ayırmıştı ve beraber düzenlediğimiz bir köşemiz olmuştu. Ahşap sallanan sandalyenin köşesindeki polar battaniyeyi alıp kendimi sandalyeye bıraktım. Yeni bir kitaba başlamak istiyordum. "Aç mısın?" Bora'nın sesini duyunca bakışlarımı mutfak kapısına çevirdim.

"Yemeği kimin hazırlayacağına bağlı." Sıcacık gülümsedi.

"Bugün de bendensin sevgilim."

"Açlıktan ölüyorum." Gülümseyerek mutfağa girdi. "Bora." Beni dinlediğini söyleyen bir ses çıkardı. "Bir harf söyle."

"E." Raflarda e harfini aradım. Ve e harfiyle başlayan herhangi bir kitabı çekip aldım. Tekrar sandalyeme kurulduğumda kendimi yine bir kitabın kucağında buldum. Bora yemeğin hazır olduğunu haber verene kadar kafamı kitaptan kaldırmadım. Masaya oturduğumda yine kokusu bile lezzetli olan yemekler beni bekliyordu. Yemeğimizi yerken Bora'yla sohbet etmeye başladık. "Kaldığın ders var mı?" Kafamı hızlıca iki yana salladım. Okul bitti desem yeriydi. Finallerden sonra herkes tatile çıkmaya başlamıştı bile.

"Senin?" Kafasını hareket ettirmeden gözlerini bana çevirip bu da soru mu der gibi baktı. Tabii ki de kaldığı ders yoktu..

"Burcular yerleşebilmiş mi?"

"Yerleşmişlerdir heralde." O günden sonra Yağmur yüzünden bir daha o eve gitmemiştim. Yaklaşık 1 hafta geçtiğini göz önünde bulundurunca yerleştiklerini düşündüm.

"Aranızda bir sorun yok değil mi?" Ağzımdaki lokmayı yutup içeceğimden bir yudum aldım.

"Yağmur'a katlanamıyorum."

"Aranız düzelmemiş miydi?" Omuz silktim.

"Ben de öyle düşünmüştüm. Yağmur'un dengesizlikleri işte. Neyse canımızı sıkmayalım." Derin bir nefes aldım. "Ee sen anlat. Ne bu yüzünün hali?" Bora tabağındakileri çatalının ucuyla iteleyip omuz silkti.

"Yorgunum." Elimi elinin üzerine koydum.

"Seni tanıyorum. Sanki moralin bozuk gibi sürekli sakallarınla oynuyorsun. Yemek yaparken şarkı da mırıldanmadın." Yüzüme uzun süre baktı. Bir şeyler anlatmakla anlatmamak arasında kalmıştı sanki. Onu cesaretlendirmek ister gibi elini sıktım. "Anlat hadi."

"Nilay.." Tam lafını devam ettirecekken telefonumun melodisi kulaklarımı doldurdu.

"Özür dilerim." Telefonu çantamdan çıkarıp kimin aradığına baktım. Burcu arıyordu. "Efendim canım."

"Nilay hemen bize gel!"

"Ne? Noldu Burcu?" Sesi çok kaygılıydı ve korkuyla konuşuyordu.

"Yağmur delirdi. Kafası yerinde değil. Sürekli bağırıyor ve ağlıyor. Ne yaptıysam sakinleştiremedim. Lütfen gel." Gözlerimi kırpıştırdım.

Çünkü Sen BenimsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin