Her şeyi kaybettiğinizi düşündüğünüz bir nokta vardır. Elinizdeki her şeyin uçup gittiğini sanırsınız. İçinizden isyan etmek gelir, ya da tüm dünyaya bağırmak. İşe yaramadığını görünce susarsınız çünkü zaten elinizdeki her şeyi kaybetmişsinizdir. Belki de kaybettiğinizi sanıyorsunuzdur. Hayat bana şimdiye kadar hiç gülmedi diyemem. Bu yaşadığım hayata haksızlık olur. Ama yeri geldiğinde öyle şeyler yaşattı ki her şey bitti dedim. Bu artık son nokta. Gelebileceğim son nokta.
Ama değilmiş. Hiçbir zaman son noktaya gelmediğinizi daha kötüsünü yaşadığınızda anlarsınız. Ama merak etmeyin. Her kötü şeyin mutlaka bir güzelliğe çıktığını da gördü bu gözler. İyisi mi hayatınız boyunca pes etmeyin, vaz geçmeyin. Hayat size tüm istediklerinizi verecektir. Siz istemeyi ve beklemeyi bildiğiniz sürece...
Şu an istediğim tek şey ona bir şey olmamasıydı. Size ait olanı her şeyden nasıl korursanız ben de onu her kötü şeyden korumak istiyordum. Yoğun bakımdan çıkalı birkaç saat olmuştu. Şanslıydık ki kurşun sadece sıyırıp geçmişti. Hastane odasının küçük koltuğuna kıvrılmıştım. Gözümü bir an olsun üstünden ayırmıyordum. Bir süre sonra kendimi kalp atışlarının ritminde kaybettim. Kısa süre sonraysa bana melodi gibi gelen düzenli kalp atışları beni yorgun bir uykunun kollarına bıraktı.
Yorulmuştum. Yaşadıklarım normal şeyler değildi. Önce şizofren bir manyağın eline düşmüştüm. Sonra sevdiğim adam gözlerimin önünde vurulmuştu. Bunlar sadece filmlerde olur dediğim şeyler hayatımın ortasına kurulmuştu. Aklım Burak'a gitti. Ona üzülüyordum. Bana yaşattıklarına rağmen ona üzülüyordum. Uçurumdan düştükten sonra öldüğünü düşündüm ama gelen polisler onu uçurumun bitimindeki ağacın üzerinde can çekişirken buldular. O anı düşünmek tüylerimi diken diken etmeye yetecek cinstendi.Ölmesini kesinlikle istemiyordum. Sonuçta yaptıkları mantıklı bir beynin yapacağı şeyler değildi. O hastaydı. Bana yaşattığı onca korku dolu zamana rağmen iyileşmesi en çok istediğim şeydi.
Atlatmak çok zordu. Sevdiğim adam gözlerimin önünde ruhsuz yatarken zordu. Ona ihtiyacım vardı. Artık bana dönmeliydi. Tek başıma tüm bu yükü taşıyamazdım. Kulaklarımı dolduran fısıltıyla kafamı yasladığım duvardan kaldırdım.
"Nilay." Kendime gelmeyi beklemeden yerimden kalktım. Uyanmıştı! Bora uyanmıştı! Hemen yamacına koştum.
"Uyandın!" Dudaklarım acı bir gülümsemeyle renklenirken kalkıp hemşireyi çağırdım. Hava kopkoyu bir laciverde büründüğünden gecenin ilerleyen saatlerde olduğumuzu anlayabiliyordum. Hemşire gerekli kontrolleri yaptıktan sonra odadan çıktı. Pencerenin önünden çekilip yatağın yamacına oturdum. Fısıltıyla konuşmaya devam etti.
"Ne zamandır bekliyorsun?" Göz altlarıma dikkatlice bakarak söyledi bu cümleyi. Bu yüzden uykusuz olduğumu anlamıştı.
"Yoğun bakımdan çıktığında beri." Avucunu elimi içine almak üzere yavaşça uzattı. Parmaklarımı nazikçe tutarken acıyla gülümsedi.
"İyisin değil mi?" Gözlerim dolarken başımı iki yana salladım.
"Çok yoruldum Bora." Birkaç saniye gözlerime baktı. Sonra olabildiğince ağır bir şekilde yatakta kenara kaydı. "Yavaş yarana zarar vereceksin." Ona kaymasında yardım ederken elimi tuttu. Sonra yanındaki boşluğa baktı. Buna ihtiyacım vardı. Buna gerçekten ihtiyacım vardı. Ona zarar vermemek için çok dikkatli bir şekilde yanına kıvrıldım. Kafamı boynunun yakınına koyduğumda duymayı özlediğim kokusunu içime çekmek içimi huzurla doldurdu. Elimi tuttuğu elinin parmaklarını parmaklarıma kenetledi.
"Tüm yaralarımızı beraber saracağız. Sana söz veriyorum." Dudaklarını başıma bastırdı. "Ama önce uyumamız lazım." Gülümsediğini belli eden bir ses çıkardı. Gülümsemesini bile özlemiştim. Uzun süre korkudan sonra şu kadarcık huzur bile gözlerimin huzurlu bir uykuya kapanmasını için yeterliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Sen Benimsin
Romance"Bak anlamadıysan eğer tekrar söyleyeyim. Sen bensin. Ve seni sevdiğim günden beri bana aitsin. Seni bırakamam, kaybedemem. Senden asla uzaklaşamam. Çünkü sen benim içinsin. Çünkü sen benimsin. Bu asla değişmez. Bu bir kaide. Benim kaidem. Hiç bir i...