Enkaz

10.2K 389 7
                                    

İddia. Ne için iddiaya girilirdi? Bir insanı etkilemek üzerine iddiaya girilir miydi? Aklımda Bora'nın iddaya girdiği an canlandı.'Kızı kendime aşık edeceğim karşılığında da arabalarınızı alacağım.' Böyle demiş midir? Düşüncelerim gözlerimde yaş olarak birikirken kantinten çoktan çıkmıştım. Bir şeyler yapmam lazımdı. İçimden bir şeyle bunun bedelini ödetmek istiyordu. Ama nasıl? Ne yapabilirdim? Zayıf noktalarını bile bilmiyordum. Neyden korkardı? Neyden nefret ederdi? Bir an duraksadım. Bu yüzden Bora'yı tanımadığımı söylüyordum. Peki ya ben bunu öğrenmeseydim? Ya kabul etseydim Bora'yı? Hepsi başından beri oyun muydu? Gözlerimden yaşlar akarken kafamı kendimi cevaplar gibi iki yana salladım. Söyledikleri yalandı. O bir yalancıydı. Yalan söylemişti. Bana yalan söylemişti. Beni hiç sevmiş midir acaba? Kaşlarım anında çatıldı. Tabii de sevmemişti. Peki ben? Ben sevmiş miydim? Son soruyu kendime tekrar sorduktan sonra daha çok ağlamaya başladım. Yürürken okuldan çoktan çıkmış kaldırımda yürüyordum. Bir duvar dibine sinip ellerimle gözlerimi kapadım. Ve hıçkırıklar ağzımdan dökülürken ağlamamı bastırmaya çalışır gibi yüzümü dizlerime kapattım. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Her şeyin bir oyundan ibaret olması bir yandan Bora'nın aslında beni sevmediği gerçeği bir yandan.. Dünyam alt üst olmuştu sanki. Tanıdık bir ses duyunca yüzümü yavaşça kaldırdım. Bu ses endişe kaynıyordu. Buğulu gözlerimi ellerimin tersiyle silip sesin geldiği yöne baktım.

"Nilay?" Gözlerimi açınca Hasan'ı karşımda bulmuştum. Birkaç gündür Hasan'la konuşmamıştık. Uzayan sakalları dikkatimi çekti. "Seni arıyorum sabahtan beri. Neredesin sen? Ne bul halin? Ne oldu anlat hemen bana." Konuşurken ellerimden tutup sindiğim duvar dibinden kaldırdı beni. Konuşamayacak haldeydim. Ama birinin varlığına ihtiyacım vardı. İçimdeki çaresiz taraf Hasan'a tutunmayı seviyordu. Konuşmaya çalıştım ama zordu. Yutkundum.

"Hasan.." İsmi ağzımdan dökülünce konuşmaya devam etmem için endişeyle suratıma baktı. Ama konuşmak istemiyordum. Cümlemi tamamlamadan Hasan'a sıkıca sarıldım. Elini başıma koyup beni iyice kanatları altına aldı. Çenesini kafama koyarken konuşmayaa başladı. Bense o sıra ağlamakla meşguldum.

"Tamam geçti.. Her ne olduysa geçti. Bak ben buradayım. Ve gitmeye hiç niyetim yok. Tamam ağlama artık." Bir süre Hasan'a sarıldım. Ağlamam biraz olsun kesilmişti. Zihnimde gözyaşımın kasıp kavurduğu bir harabe vardı. Ve bu harabeyi tek ayakta tutan şey intikam isteğiydi. Bir yanım bunu ısrarla reddederken bir yanım bunu yapmayı deli gibi istiyordu. Ağlamam tam olarak dindiğinde Hasan suratımı ellerinin arasına aldı.

"Daha iyi misin?" Kafamı hafifçe salladım. Aslında iyi değildim. Hem de hiç. "Anlatmak ister misin?" Bu sefer kafamı iki yana salladım. Bir saat gibi bir süre geçmişti. Hava kararmak üzereydi. "Peki, tamam. Seni eve bırakayım." İtiraz etmeden yürümeye başladım. Eve vardığımızda kısılan sesim çatallaşarak ağzımdan çıktı.

"Teşekkür ederim." Cümlem biter bitmez Hasan'a sarıldım. Hayatımda sonsuz güvendiğim tek insandı. Ona sarıldığımda acımın dindiğini hisseder gibiydim. Kollarından ayrılırken yüzüne buruk bir gülümsemeyle baktım.

"Nilay. Anlatmak istediğinde burdayım. Anlatmak istemesen de burdayım. Sadece sarılmak istersen bile burdayım. Gel demen yeter. Anlaştık mı fındık burun?" Hasan'ın en sevdiğim yanı buydu. Anlatmak istemediğimde asla diretmezdi. Anlatırken daha çok üzüleceğimi söylerdi. Anlaştık demeye bile halim olmadığında kafamı salladım ve gülümsedim.

Eve girer girmez telefonu elime aldım. Kapanmıştı. Telefonu şarja takıp sıcak bir duş almak için banyoya yöneldim. Ağlamaktan kızaran gözlerim sıcak suyla yumuşarken kendimi her an uyuyacakmış gibi hissediyordum. Krem bornozu ıslak vucüduma dolarken saçlarımdaki suyu sıktım. Aynanın buğusun sildiğimde gördüğüm görüntü beni bozguna uğratmıştı. Kötü bir şeyler bekliyordum ama bu kadar da değil. Kızaran gözlerimi parmak uçlarımla ovarak odama yöneldim. Üstümü ağır çekim hareketlerle giyinirken bile düşüncelerim zihnimi karışlıyordu. Üzerimi giyindiğimde nemli saçlarımı havludan kurtardım. Yatağıma uzanıp telefonu elime aldım. Otuza yakın cevapsız çağrı ve bir çok mesaj vardı. Cevapsız çağrıların birkaçı Hasan'a, büyük bir çoğunluğu da Bora'ya aitti. Birileri iddiayı kaybedeceğine çok sinirlenmiş olmalı. Belki iddianın süresini uzatmışlardı. Zihnim iddia konusu sindiremez bir biçimde köpürüp duruyordu.

Çünkü Sen BenimsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin