Dudakları hafif bir ürpertiyle dudaklarıma dokunduğunda istemsiz irkildim. Bunu farkettiği anda durdu. Gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım. Bu sefer yanaklarım değil vücudumun her yeri yanıyordu. Kalbimin normal hızına dönmesi için biraz zamana ihtiyacı vardı. Yüzümü ellerinin arasına aldı.
"Seni asla zorlamam. Sen isteyene kadar sana asla dokunmam. Biliyorsun değil mi?" Her şeyi berbat ettiğim düşüncesi içime işlerken gözlerim buğulandı. Hafifçe kafamı salladım. Bu belli belirsiz bir hareketti.
"Özür dilerim." Saklanmak istedim. Bir şeyleri elime yüzüme bulaştırmak beni deli ediyordu.
"Şşş.." Birkaç saniye sessiz durdu. "Özür dileyecek bir şey yok." Dudaklarını alnıma bastırdı. "Seni hazır olana kadar beklerim. Hazır olmasan bile beklerim." Konuyu dağıtmak istedim ama aklımın ucundaki sorular dudaklarımdan döküldü.
"Daha önce kaç defa öpüştün?" Gözlerini kısıp düşünüyormuş gibi yaptı.
"Bir çok kez."
"Ne kadar çok?"
"Ne farkeder? Hiçbiri benim için duygu yüklü değildi."
"Ya bu da öyle olursa?" Sorunun cevabını merak ederken dudaklarımı dişledim. Kolunu boynuma atıp beni kendisine çekti. Derin bir nefes alıp cevap verdi. Bu daha çok bir itiraf gibiydi.
"Duygu yüklü olmasaydı şimdiye kadar gerçekleşirdi."
"Peki ya rezil edersem? Yani ya bu yüzden benden ayrılırsan?" Eliyle saçlarımla oynamaya başladı.
"Bak bu o kadar basit değil. Yani benim için önemlisin. Bizim kalplerimiz bağlı olduktan sonra dudaklarımızın birleşip birleşmemesinin benim için bir önemi yok. Elbette beni öpmeni isterim." Gülümsedi. Ben de güldüm. Bora'yla bir gün bunları konuşabileceğim aklımın ucundan geçmezdi. Ama öyle iyi bir yaklaşımı vardı ki hiç yadırgamadan konuştum her şeyi. Kısa bir sessizlikten sonra konuşmaya devam etti. "Sana bir efsane anlatayım mı?" Kafamı salladım. "Yunan mitolojiisine göre eskiden insanlar dört ayaklı dört kollu bir kafada iki ayrı yüz sahip, çok güçlü yaratıklarmış. Çok zaman geçmeden insanlar taşkınlıklar çıkarmaya, savaşmaya ve tanrıyı onurlandırmamaya başlamışlar. Buna sinirlenen Zeus insanları ortadan ikiye bölmüş. Bölünen parçalar korkularından birbirlerine sıkı sıkı sarılmışlar. Zeus böyle olmayacağını farkedip ayrılan bedenleri dünyanın dört bir tarafına dağıtmış ve onları lanetlemiş; insanları eşlerini, yani ruh eşlerini bulmakla cezalandırmış. Sanırım ben bu laneti çabuk kırdım. Çünkü benim ruh eşim sensin." Dudaklarını saçlarıma bastırdı.
"Nereden biliyorsun? Yani belki de o ben değilimdir."
"Eminim." Boynuma yaklaşıp derin bir nefesi içine çekti. Bu ürpermeme neden oldu. "Kokundan tanıdım." Bir nefes çektikten sonra tekrar konuştu. "Sıkı sıkıya sarılmamızdan sonra hatıramda tek kalan kokun oldu." Dudaklarıma istemsiz bir tebessüm yayıldı. Kollarının arasına iyice girip burnumu boynuna değdirdim. Ve fısıldadım.
"O halde benim ruh eşim de sensin. Çünkü kokun bana hiç yabancı değil." Gülümser gibi bir ses çıkardı. Sonra yavaşça elimi tuttu. Parmaklarını parmaklarıma kenetledi. Ve ellerimizi hafifçe havaya kaldırdı. Ellerimize bakarak şu sözleri söyledi.
"Zeus! Biz tekrar birleştik." Gülmeye başladık.
"Bora."
"Hı?" Fısıldadım.
"Sanırım seni çok seviyorum."
"Ben kesinlikle seni çok seviyorum."
Sanırım şu an hayatımdaki romantik anların everestiydi. Ve sanırım bir daha böyle romantik an yaşayamayacaktım. Bu yüzden tadını çıkarmak istedim. Bora'yla konuşmaya devam ederken kapı büyük bir gürültüyle çaldı. Kalbim de aynı şiddetle çarpmaya başlayınca korku gözlerime işledi. Bora beni bakışlarıyla sakinleştirip kapıyı açmak için ayağa kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Sen Benimsin
Romance"Bak anlamadıysan eğer tekrar söyleyeyim. Sen bensin. Ve seni sevdiğim günden beri bana aitsin. Seni bırakamam, kaybedemem. Senden asla uzaklaşamam. Çünkü sen benim içinsin. Çünkü sen benimsin. Bu asla değişmez. Bu bir kaide. Benim kaidem. Hiç bir i...