"Eğer ölürsen seni öldürürüm." Yüzünü yavaşça bana çevirdi. Hasan'ı bu halde görmek beni üzüyordu.
"Beni affedebilecek misin?"
"Bunları daha sonra konuşalım. Bu halde kalbini kırmak istemiyorum." Kafasını sallayıp yüzünü çevirdi.
Şanşlıydık ki bıçak derine girmemişti. Yalnızca sıyırıp geçmişti. Zaten tam o sırada polisler geldiğinden iki adam da kaçıp gitmişlerdi. Ancak kısa süre sonra polise yakalanmışlardı. Hasan güvenimi deli gibi sarsmıştı. Ama bu haldeyken onu yalnız bırakamazdım. Ne olur ne olmaz diye bir gece müşahede altında kalacaktı. Biz gün içerisinde gidip finallere girip geri döndük. Hasan mazareti dolayısıyla daha sonra girecekti. Hasan'ın uyuduğunu farkedince Bora'yla konuşmak için odadan çıktım. Odanın hemen dışındaki koltuklarda uyuyakalmıştı. Uzun süre kusursuz yüzünü izledim. Ona da sinirliydim. Bana söylememişti. Ama bir yandan da ona hak veriyordum. Bunu bana nasıl söyleyebilirdi ki? Elimi yavaşça yanağına koydum. Buz gibiydi. Elini yavaşça elimin üzerine koydu. Sonra da mavi gözlerini araladı. Göz rengi çok farklıydı. Koyu tonda bir maviydi. Daha önce hiç bilmediğim hiç görmediğim bir renkteydi.
"Üşüdün mü?" Kafasını olumsuz anlamda salladı. Tuttuğu elimi kendisine çekerek yanına oturmamı sağladı.
"Seni kırdım mı?" Kollarının arasına girdim.
"Kırabilecek bir şey yaptın mı?" Gülümser gibi bir ses çıkardı. "Bana neden en başında anlatmadın?"
"Bunun kararını verecek kişi ben değildim. Hasan'la sürekli konuştum. Aslında konuşmadık daha çok yumruklarımızı konuşturduk. Bana bunun eskide kaldığını söyledi. Senin Hasan'a güvendiğini de biliyordum. Ama olaylar her zaman istediğimiz gibi gelişmiyor işte."
"Sen nasıl öğrendin?"
"Bir proje gereği Engin'le ortaktık. Ben de onların evine gittim. Hasan'la Engin ev arkadaşı zaten. Ben notları almak için yanlışlıkla Hasan'ın odasına girdim. Ve tesadüfen günlük benzeri bir defter buldum. Defter ilk arkadaş olduğunuz günden bu yana yazılmış. Aslında önce özel bir şey olduğunu düşünüp bırakacaktım. Seninle ilgili cümleler dikkatimi çekince okudum. Sana detaylarından bahsetmeyeceğim. En son yazıldığı gün de sizin kavga ettiğiniz gün. Aşkına saygı duyma kararı almış."
"Defter sende mi?" Gözlerini sinirle bana dikti.
"Nilay! Okumayı düşünmüyorsun heralde." Derin bir nefes aldım. Aslında okumayı düşünüyordum.
"Hasan'a neden kızamıyorum?"
"Çünkü güveniyorsun." Kafamı hafifçe salladım. Hasan'a hala güveniyordum. Bana duyduğu sevgi hiçbir zaman yanlış anlamama sebep olmamıştı. Beni sevdiğini bana belli bile etmemişti. Yıllardır farketmemin tek nedeni buydu.
"Peki, bu senin için bir sorun değil mi?"
"Sana güveniyorum. Ayrıca sen benim olduktan sonra hiçbir şey umrumda değil."
Gün doğmak üzereydi. Bora uyuyunca montumu üzerine örttüm. Sonra tekrar Hasan'ın yanına döndüm. Bora'ya gitmesini söylediğimde beni kararlılıkla reddetmişti. Hasan için değil benim için burada olduğunu da eklemişti. Odaya girince uyuyan Hasan'ı inceledim. O benim kardeşim gibiydi. Hatta yaşıt olmamıza rağmen abim gibiydi. Oturduğum koltuğa yaslandım. Bacaklarımı kendime çekip kafamı dizlerime yasladım. Düşünürken kendimi uykunun kollarına bıraktım.
***
"Eşyaların tamam, belgelerin de tamam." Bir yandan son hazırlıkları yapıyordum. Bir yandan da Hasan'a bakmadan onunla konuşuyordum. Hastaneden çıkma zamanı gelmişti. Yavaşça ayağa kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Sen Benimsin
Romance"Bak anlamadıysan eğer tekrar söyleyeyim. Sen bensin. Ve seni sevdiğim günden beri bana aitsin. Seni bırakamam, kaybedemem. Senden asla uzaklaşamam. Çünkü sen benim içinsin. Çünkü sen benimsin. Bu asla değişmez. Bu bir kaide. Benim kaidem. Hiç bir i...