Kulaklarımda sözleri yankılandı. Kalbim rally yarışlarına katılmaya niyetli gözüküyordu. Şaşkınlıktan fal taşı gibi açılan gözlerimi eski haline getirmeye çalıştım. Eğik olan başımı kaldırdığımda Bora'nın yüzüme yaklaştığını farkettim. Beni öpeceği her halinden belliydi. Nedendir bilinmez kendimi geri çekemedim. Ve tam o sırada Bora'nın yüzünde koca bir gürültü patladı. Yumruğun şiddetinden yere yığılmıştı. Kafamı kaldırdığımda yüzünden nefret fışkıran Hasan'la göz göze geldim.
Ağzımı açıp bir şey dememe müsade etmeden kolumdan tuttuğu gibi beni çekip dışarı götürdü. Neye uğradığıma şaşırmış haldeydim. Tamam belki Bora'nın da yaptığı doğru değildi ama Hasan'ın yaptığı affedilemeyecek cinstendi.
Dışarı çıktığımızda öfkemden deliye dönmüştüm.
"Hasan napıyorsun sen?" yüzümdeki sinirli hal onu bile korkutacak derecedeyken korkmadı. Aksine haklıymış gibi dimdik karşımda duruyordu.
"Seni o heriften koruyorum." kafasını başka yöne çevirerek konuşmaya devam etti. "Ne yani seni öpmesine izin mi verseydim? Benden bunu bekleme Nilay."
Hasan çocukluğumdan beri hep beni korumuştu. Daha önceleri kavga ettiğimiz için erkek arkadaşlarımı dövdüğü de olmuştu. Ege'yle ayrıldıktan sonraki gün Ege'nin okula gözündeki morlukla gelmesinin de nedeni Hasan olmalıydı. Ama bu konunun bahsi hiç geçmediğinden kimin yaptığını hala bilmiyordum. İyi de bu durum farklıydı. Biz Bora'yla kavga etmiyorduk. Bora beni öpmeye çalıştı sadece ve içkinin verdiği sarhoşluğun etkisi altındaydı.
Hesap sorar gibi elimi belime koydum.
"Hasan çocuğa yumruk mu atmak zorundaydın?"
"Nilay seni iki günlük tanıyan bir çocuğun seni öpmesine izin mi vericeksin? Onun amacı belliydi. Hepsinin amacı belli. Bu kadar saf olma."
Sesim istemsiz yükselmişti.
"Benim kimsenin korumasına ihtiyacım yok."
"Hayır, var. Bu kadar salak davranıyorken korunmaya daha çok ihtiyacın var." Öfkeden kudurarak bağırdım,
"Öyle mi?" sesi normal seviyede bana cevap verdi,
"Öyle."
"Senin buna hakkın yok Hasan. Kendine gel lütfen. Sen benim için çocukluk arkadaşısın. Ötesi yok. Beni korumaya çalışıp durma. Salak ya da değil, kendimi koruyabilirim. Bana karışma artık."
Uzun bir süre yüzüme baktı. Etraf karanlıktı ama dolan gözlerini görebiliyordum. Artık özür dilemekten çok uzaktaydım. Arkasını dönüp çekip gitti.
Yanıma gelen Burcu'yu çekiştirerek taksiye bindirdim. Artık eve gidip yatağıma yapışmak uzun süre de odamdan çıkmak istemiyordum. Bir kaç gün belki de bir kaç hafta uyumak istiyordum.
***
İki gündür evde uyumaktan, uzanmaktan ve yemek yemekten başka bir şey yapmamıştım. Üçüncü gün Burcu beni okula götürmek için ısrar ediyordu. Telefonumdaki 7 cevapsız çağrı ve 12 mesaj da o kadar umrumda değildi. Kimden geldiklerini bile merak etmiyordum. Ben daha Bora'nın söylediklerine, yaptıklarına şaşırma fırsatı bulamadan, Bora yüzünden Hasan'la aramın açılmasına üzülmeye başlamıştım. Hasan'a iki üç mesaj atmıştım. Hiç birine geri dönmemişti. Burcu'dan okula gitmediğini öğrenmiştim. Elimin kolumun bağlı olması böyle bir şeydi galiba.
Biraz daha uzanıp vakit öldürmek için odama gittim. Her zamanki sakarlığımla kitaplığıma çarpmış, bir kaç kitabı düşürmüştüm. Tam eğilip kitapları toplayacakken Hasan'la hazırladığımız albüme gözüm ilişti. O da düşmüştü. Arasından bir resmin yarısı çıkmış gibiydi. Resim abimi kaybettiğim dönemlere aitti. Yüzümdeki çöküklük fotoğrafta epeyce belli oluyordu. Hasan yine yanımdaydı. Elini omzuma koymuştu fotoğrafta. Ne zaman mutsuz olsam elini omzuma koyardı. Sanki 'ben her zaman yanındayım' der gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Sen Benimsin
Romans"Bak anlamadıysan eğer tekrar söyleyeyim. Sen bensin. Ve seni sevdiğim günden beri bana aitsin. Seni bırakamam, kaybedemem. Senden asla uzaklaşamam. Çünkü sen benim içinsin. Çünkü sen benimsin. Bu asla değişmez. Bu bir kaide. Benim kaidem. Hiç bir i...