İstersen senin süper kahramanın olabilirim

20.6K 559 10
                                    

Başımdaki tarifsiz ağrıyla uyandım. Masanın başında, kitapların üstünde uyuyakalmıştım. Yakında ara sınavlarım vardı ve bu beni epeyce korkutmuşa benziyordu. Mutfağa gidip Burcu'ya günaydın diyecektim ki bana baktığı anda kahkaha atmaya başladı. Yanaklarıma baktığını farkettiğimde şaşırarak aradaki aynaya yöneldim. Kitapların üstünden uyuduğumdan yüzüm kurşun kalem izi olmuştu ve bu gerçekten komik gözüküyordu. Burcu yüzümün içine girer gibi yanağımdakileri okumaya çalışınca onu şakayla karışık azarlayarak banyoya yöneldim.

Uykusuzluktan çöken gözlerimi biraz sihirle, daha açık konuşursam makyajla normal görünümüne kavuşturdum. Ama bakışlarımdaki yorgunluğa hala bir sihir bulunamamış olması beni üzmeye yetmişti. Evden çıkmaya hazırken gözüm duvardaki takvime kilitlendi. Ufak bir çığlık atıp Burcu'ya koştum.

"Burcu! Bugün seminer var ve FF almak hiç istediğim bir şey değil." Okulun kurallarına göre seminerlere katılmak zorundaydık. Katılmadığımız takdirde sıfır yani FF alıyorduk. Söylediklerimi duyan Burcu normalde bir saat olan hazırlığını 15 dakikada bitirdi. Aceleyle evden çıktık.

Şansımız bizim yanımızdaydı galiba. Seminerin yarım saat geç başlayağı duyurulmuştu. Bunu duyduğumda dünyanın daha güzel bir yer olabileceğini düşünecek kadar sevinçliydim. Ben rahatlamış bir şekilde bahçede otururken omzumda bir el hissettim. Başımı yavaşça yukarı kaldırdığımda,ah evet yine mavi gözler. Nasıl bu kadar farklı bir göz rengi olabiliyordu. Deniz desem değil gökyüzü desem değil. Nasıl bir maviydi bu? Dikkatlice baksam içinde kaybolacakmışım gibi hissettiriyordu.

"Nasılsın?" tabii ki o harika gülüşüyle konuşmaya başladı. Gülüşü olmadan olur muydu hiç? Allah'ım şimdi bayılacağım sanırım.

"İyiyim, hatta baya iyiyim." Ben de güldüm. Onunki kadar güzel olmasa da güzel güldüğümü düşündüm. Bu düşünce daha çok gülmeme sebep oldu. Hafif bir özgüvenle konuşmaya başladı.

"Beni gördün ya, ondandır."

'Ya tabii canım, ne demezsin' bakışımı atarken daha çok güldü. Gözleri yok olacak kadar kısıldı. Dişleri çok düzgündü. Ne çok kalın ne çok ince olan dudakları hafifçe yanaklarına doğru çekilirken sağ yanağındaki küçük gamze 'ben burdayım' diye bağırıyor gibiydi. Gülüşünü hafızama kazıyacak kadar derin baktığımı fark etmiş gibi gülmeye devam etti. Bir an bilerek yapıyor gibi geldi. Sanki gülüşünü hoş bulduğumu anlamış gibi gözlerimin içine baka baka gülmesi bilerek yaptığı bir şeydi.

Seminere 10 dakika kaldığını farkedince yüzümde hafif bir asıklık belirdi. Seminere o da girmek zorundaydı ama umursamaz bir şekilde oturuyordu.

"Seminer başlar birazdan, gidelim hadi." sözlerimden üzüntü akıyordu adeta.

"Gidelim, gidelim ama seminere değil." Şaşırmıştım çünkü ne demek istediğini anlayamamıştım.

"Nasıl seminere değil? Hadi kalk geç kalmayalım." Yüzündeki net ifade iyice kafamı karıştırıyordu.

"Basbaya seminere gitmeyelim işte. Çok gidesin var heralde."

"FF mi almak istiyorsun sen?" Yaslandığı ağaçtan doğruldu ve konuşmaya başladı.

"Bak sana bir teklifim var. Seminere girip 3 saat boşa vakit harcamaktansa bana güvenmeni istiyorum Nilay. Bir şekilde seminerden kurtulacağımızı ve FF almayacağımızı söylesem? Ama seni bir yere götürmem şartıyla."

Ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım. Ama o sıkıcı seminere girmektense Bora'yla vakit geçirmek çok daha iyiydi. Yüzümde önce bir gülümseme oluştu sonra kafamı evet anlamında salladım.

Çünkü Sen BenimsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin