Sır

5.1K 210 32
                                    

"Siz...Siz tanışıyor musunuz?" Annem şaşkınlığını yüzünden silmeye çalışırken Bora yavaşça kafasını salladı. Merakla gözlerimi Bora'ya çevirdim. "Nereden tanışıyorsunuz?" Önce annem lafa girdi.

"Şeyden..." Tam devam edecekken Bora konuşmaya başladı.

"Filiz teyzeyle lösemililer için çalıştığı hastanede tanıştık." Bu sefer korku dolu bir şekilde bakıyordum.

"Bora yoksa sen..." Yutkundum. 

"Hayır hayır. Sadece lösemi hastası bir arkadaşım vardı." Derin bir nefes alırken Bora'nın bakışları anneme döndü. Annem de gülümseyerek Bora'ya sarıldı.

"Evet evet. Hatırlıyorum seni. Sürekli gelirdin hastaneye." Bora'nın omzunu sıvazladığında konuşmaya devam etti. "Nasılsın? Epey değişmişsin tanıyamadım ilk başta." Bora'nın yüzü eskisi kadar gergin değildi ve rahatlamış görünüyordu. Gülümseyerek konuşacağı sırada araya girdim.

"Anne içeri girsek de öyle devam etseniz?" Annem gülümseyerek bizi içeri buyur etti. Evimin kokusunu özlemiştim. Doya doya içime çektim. Her evin kendine has bir kokusu olurdu bence. Bizim evin kokusu lavantaydı. Sebebiyse annemin lavanta takıntısıydı. Evdeki tüm deterjanlar yumuşatıcılar lavantalı olurdu. Salona geçtiğimizde her zamanki krem koltuklar ve mor yastıklar karşıladı beni. Ah annem ve mor takıntısı. Bora'nın yüzü çok daha rahatlamış görünüyordu. Neden bu kadar gerildiğini de anlayamamıştım. Heralde arkadaşı gelmişti aklına. Bu düşünce aklımdan geçer geçmez Bora'ya arkadaşının durumunu sormadığım aklıma geldi. "Bora!" Şaşkın bakışlarıyla bana baktı. Bu halde ne kadar yakışıklı olduğunu sonra tasvir ederim. Devam etmem için yüzüme baktı. "Senin şu arkadaşın...Hani hasta olan." Bu sefer devam etmem için kafasını hızlıca salladı. "Şu an iyi değil mi?" Birkaç saniye duraksadı ve sonra birden gülümsedi.

"İyi iyi. Hatta çok çok iyi. Aşık olmuş bu sıralar. Aşk ona daha da iyi geldi." Gülümsedim.

"Hala görüşüyor musunuz? Eğer öyleyse ben de tanışmak isterim onunla." Bakışlarını üzerimden çekip bize doğru gelen anneme çevirdiğinde mırıltılı bir sesle konuştu.

"Tanışırsınız tabii." İçimden bir ses geliyordu. Bir şeylerin yolunda gitmediğine dair. Ama ben o sesi sessize aldım. Şu an Bora'yla annemin tanışmasına seviniyordum. Her ne kadar önceden tanışmış olsalar bile. Annem elindeki tabakları önümüze bıraktı. Bir çok hamur işinin olduğu tabaklar annemin bugün altın günü olduğunu gösteriyordu.

"Siz nasıl tanıştınız gençler?" Annem gülümseyip en sevdiği tekli koltuğa oturdu. Biz de Bora'yla üçlü koltuğa oturmuştuk.

"Anne bu biraz uzun bir hikaye." Gülümseyerek Bora'ya baktığımda o da beni aynı gülümsemeyle karşıladı. "Okulda tanıştık diyelim." Annemin yüzünden de bir şeyler yolunda gitmediğini anlıyordum. Ama beynimi inatla inandırıyordum her şeyin yolunda gittiğine.

"Filiz teyzenin annen olacağı aklımın ucundan geçmezdi." Annemle hiç benzemiyorduk. Hatta Bora bile anneme daha çok benziyordu. Annemin gözleri maviydi. Tıpkı abiminkiler gibi. Ben babama benziyordum. "Bana hiç bahsetmemiştin. Yani belki anneni biraz anlatsaydın tahmin edebilirdim." Gerçekten Bora'ya hiç ailemden bahsetmemiştim. 

"Annem bildiğin üzere bir hastanede çalışıyor. Doktor falan değil. Sadece lösemili çocuklarla ilgileniyor. Onlara sevgi gösteriyor. Gerçi sen bunları biliyorsundur. Sahi siz tam olarak ne zaman ve nerede tanıştınız?"

"Bizim İzmir'de çok fazla akrabamız var. Arkadaşım da bundan 6 yıl önce lösemi tedavisi görmeye başladı İzmir'de. Ben de yanında olmak istedim. Kısa süreliğine İzmir'e geldim. Arkadaşım da lösemi tedavisi gördüğünü kimse bilsin istemiyordu. Bu yüzden Ankara'dan kalkıp İzmir'e gelmişti. Uzun süre ilik bulunamadı. Filiz teyze en başından beri yanımızdaydı." Kısa bir süre anneme baktı. Ben de anneme baktığımda ağlamak üzere olduğunu görebiliyordum. "Hatta iliği bulmamızı sağlayan kişi de Filiz teyze." Annem bana bunlardan hiç bahsetmemişti. Bahsetmiş olsa bile hatırlamıyor olabilirdim. Üzerinden 6 yıl geçmişti. O zamanlar abimi kaybetmiştik. Belki de annem bize anlatmayı unutmuştu.

Çünkü Sen BenimsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin