Elini yavaşça yanağıma koydu. Diğer eli de belimdeydi. Yavaşça beni kendisine çekti. Vücutlarımız birbirine değdiğinde mavi gözlerini gözlerime sabitledi. Bir süre sonra alnını alnıma yasladı. Burunlarımız birbirine degiyordu ve ben nefesini suratımda hissediyordum. Adım dudaklarından hafif ve sıcak bir fısıltıyla dökülüverdi.
"Nilay."
Sıcak dudaklarını dudaklarımın yamacına kadar getirdi. Dudakları dudaklarımı bulduğunda bilinçaltım tokat yemiş gibi sarsıldı.
Yataktan düştükten yaklaşık bir iki dakika sonra uyandığımın farkına vardım. Ve rüyanın etkisinden çıkmam çok daha uzun sürdü. Kuruyan dudaklarımı hafifçe yaladım. Bu rüyamı hatırlayıp kızarmama neden oldu. Düşerken komidine çarptığım başımın ağrısını da saatler sonra farkettim. Komidine çarpınca kopan büyük gürültüyü duyan Burcu odama geldi. Sesi bir yığın endişe doluydu.
"Nilay? İyi misin?" Düştüğüm yerden henüz kalkmamıştım. Gördüğüm rüyanın etkisiyle göğüs kafesim bir aşağı bir yukarı inip çıkıyordu. Burcu hemen yamacıma koştu geldi ve sorusunu yineledi. Nefes nefese cevap verdim.
"İyiyim iyiyim." Yüzüme sorgular gibi bakışlar fırlattı.
"Kabus falan mı gördün?" Sorusunu kendi kendime sordum. Bu bir kabus muydu? Yutkundum. Cevap veremediğimi gören Burcu sırıtmaya başladı. "Bora'yı mı gördün yoksa?" Rüyamı hatırlayıp tekrar kızardım. Burcu sorularıyla karşı cepheden beni bombardımana tutuyordu. "Anlat bakalım. Nasıl gördün?"
"Ya aslında..." cümleme devam edecekken Burcu eliyle ağzımı kapattı.
"Ya da vazgeçtim anlatma. Sonra gerçekleşmez falan." Gozlerimi kocaman açtım.
"Anlatmazsam gerçek mi olacak?" Burcu kahkaha atmaya başladı.
"Ben anladım senin rüyanı. O iş rüyanı anlatsan da anlatmasan da olur, sen bu kadar hevesliyken." Tekrar gülmeye başladı. Ben de sinirlenip yastığımı suratına fırlattım.
"Burcuu! Yok öyle bir şey. Hem ben öpmedim. O öptü." Cümlem bitince söylediklerime şaşırıp ağzımı hızla kapattım. Burcu yandan bir bakış attı.
"Yalnız rüyaların tersi çıkar canım. Hem siz şimdiye kadar hiç öpüşmediniz mi yani?" İmkansız bir şey söylemiş gibi Burcu'ya baktım.
"Hayır."
"Ciddi misin sen? Kızım o kadar zaman geçirdiniz. Hiç mi olmadı bir şeyler?"
"Biz sevgili miyiz Burcu? Hem olmadı işte. Bir ara olacak gibi oldu ama olmadı işte. Hem de ben korkuyorum biraz."
"Neyden? Öpüşmekten mi?"
"Aslına bakarsan öpüşememekten." Burcu şaşkın şaşkın yüzüme bakınca açıklama gereği hissettim. "Daha önce öpüşmedim." Burcu inanmamış bir gülümsemeyle suratıma baktı. "Ne var? Öpüşmedim işte."
"Ee önceki sevgililerin?"
"Hiç o derece ciddi bir sevgilim olmadı ki."
"Bora biliyor mu bunu?" Kafamı hayır anlamında salladım.
"Ne deseydim çocuğa? Ben öpüşmeyi bilmiyorum mu deseydim?" Burcu kıkırdamaya başladı. Tam koluna çimdik atarken başımdaki ağrıyı farkettim. Çarptığım yer ağrımıştı. Yüzümü acıyla buruştururken Burcu yine imalı imalı konuşmaya başladı.
"Artık nasıl heyecanlandıysan kafanı kıracakmışsın neredeyse." Tam ağzımı açıp bir şeyler söyleyecekken telefon çaldı. Ekran da Bora yazısını gören Burcu telefonu bana verdi. Son cümlesini söyleyip odadan çıktı. "Hissediyor bak bu çocuk. Ne zaman hakkında konuşsak hemen bir aramalar falan." Burcu odadan çıkarken ben de telefonu açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Sen Benimsin
Romance"Bak anlamadıysan eğer tekrar söyleyeyim. Sen bensin. Ve seni sevdiğim günden beri bana aitsin. Seni bırakamam, kaybedemem. Senden asla uzaklaşamam. Çünkü sen benim içinsin. Çünkü sen benimsin. Bu asla değişmez. Bu bir kaide. Benim kaidem. Hiç bir i...