Sanırım Burnum Kırıldı

67.5K 1.2K 136
                                    

Alarmın o keskin, baş ağrıtıcı sesiyle uyandım. Kendime gelmem bir kahveye bağlı olan biri olduğumdan dolayı kendime hemen bir kahve yaptım. Kıvırcık ve turuncuya çalan saçlarım yine birbirine karışmıştı. Çekik gözlerim uykuluyken daha bir küçülüyordu sanki. Her sabah olduğu gibi bu sabah da filmlerdeki gibi yataktan yapılı saçla uyanmayı kısa bir süre düşünüp kahvemin son yudumunu aldım. Sonra da saçlarımı şekillendirdim.

Üzerimi giyindim. Bu diğer kadınların aksine yalnızca 15 dakikamı alan bir eylemdi. Bazen kadınlar hakkında yazılar okuduğumda erkek olduğumu düşünmüyor değildim. Ben de bakımlıydım ama buna saatlerimi vermek zorunda hissetmiyordum kendimi.

Hazır olduğumdan emin olduğumda evden çıktım. En yakın arkadaşım Hasan'ın beni kapıda arabayla beklediğini gördüm. Gülümseyerek arabaya yöneldim.

"Günaydın Hasan." dedim. Yüzündeki şebek gülümsemesiyle cevap verdi.

"Günaydın fındık burun." ve ardından " Burcu hazır mı?"

"Burcu erken çıktı bugün Engin'le kahvaltı yapacaklarmış."

Hasan benim çocukluk arkadaşımdı. Ve tabii ki aynı üniversiteyi ve aynı bölümü seçmemiz tesadüf değildi. Engin ise ev arkadaşım Burcu'nun 2,5 yıllık sevgilisi.

Kısa yolculuğumuzdan sonra okula vardık. Kafeteryada en sevdiğimiz yumuşak koltuklu köşemizde kahvaltımızı yapıp dersliklere çıktık. Ders çıkışı kafam kazan gibi olmuştu.

Hasan'la çimlere oturup sohbet etmeye başladık. Hasan çok farklı bir insandı. Her zaman beni dinlerdi ve sorunlarımın her zaman bir çözüm yolu olduğunu bana ispatlardı. Arkadaşım diye söylemiyorum çok da yakışıklıydı. Ha bir de çok eğlenceliydi. Biraz da sosyal. Bir rock grubunda bateristti. Her salı ve perşembe sahne aldıkları bir kafe vardı.

Biraz sohbet ettikten sonra ona hoşlandığı kızı sordum. Deniz'i. Cevap vermedi. Konuyu değiştirdi. Bana bir şeyler anlatmaması beni sinirlendiriyordu ama konuyu açmak istemiyorsa bir nedeni olduğunu düşünüp üstelemedim.

Tam bu sırada eski sevgilimin gelip sohbetimize dahil olmaya çalışması tüm huzurumu bozmuştu. Hele ki Hasan'ın Ege'den nefret ettiğini, onu her gördüğünde bir kaşık suda boğmak istediğini göz önüne alırsak durum baya tatsız hale geliyordu.

Ege gerçekten çok yakışıklıydı. Ama bana her yakışıklıyla çıkılmaması gerektiğini bizzat öğretmişti. Egoistlikte master yapmışcasına konuşmaya başladı.

"Nasılsın? Beni hala özlemediğine emin misin? Hadi ama söyle artık, çekinme. Beni özlediğini biliyorum."

Ona dünyadaki en acınası varlıkmış gibi baktım. Bakışlarım onu etkilemiş midir bilinmez ama Hasan'ın sinirli bakışlarından sonra yanımızda daha fazla kalamadı.

Hasan'ı sakinleştirdim. Bana işleri olduğunu gitmesi gerektiğini söyledi. Vedalaştık.

***

Sonunda okulun en sevdiğim yerindeydim. Her gün ders çıkışı gelip kafa dinlediğim, kitap kokuları ve sayfa hışırtıları arasında kendimi kaybettiğim, eski ama garip bir huzur veren okul kütüphanesi.. Ne zaman buraya gelsem tüm dertlerim ilginç bir şekilde bitiveriyordu.

Sevebileceğim kitapları aramaya koyuldum. Her rafa tek tek bakıyordum. Ve her kitabın arka kapağını okuyup konusuna göre kitabı alıyordum.

Kitap sevgim çok küçük yaşta başlamıştı. Büyükbabamın devasa kütüphanesini oldum olası kıskanmıştım. Bir gün büyüyüp kendime böyle bir kütüphane kurmaya söz vermiştim. Şanslıydım ki ev arkadaşım Burcu da benim gibi kitap kurdu bir insandı. Evde küçük çaplı bir kütüphanemiz vardı.

Konularını pek ayırt etmezdim. Romantik, macera, bilim kurgu.. her çeşit kitap okuyordum. Ama doğruyu söylemek gerekirse en sevdiklerim hep romantik oluyordu.

Bir kaç kitap alıp yerime oturdum. Tabletimden kitapları araştırmaya koyuldum. Kitapları tek tek aratıyor ve kitap hakkındaki yorumları okuyordum. Eğer çok begenilen bir kitapsa yazarın diğer kitapları da alıyordum. Ya da kitabın devam serisi varsa devam kitabını kesinlikle alıyordum.

Bir kaç kitabın devam serisi olduğunu farkettim. Hemen gidip o kitapları bulmalıydım.

Aceleyle raflara yöneldim. Bir kaç dakikalık arama çabalarım sonuç verdi ve kitabı buldum.

Tam kendimi gökkuşağının sonundaki altını bulmuş gibi hissederek yerime yöneliyordum ki rafı döner dönmez virajı alamayan arabalarınkine benzer bir kaza geçirdim.

Kafamı dünyanın en sert demirine çarpmış gibi hissediyordum. Dişlerimde tarifsiz bir sızı vardı.

Elimdeki kitaplar yerlere saçılmıştı. Bu sahne bana kütüphanede çarpışıp efsanevi bir aşk yaşayan iki aşığı anlatan bir kitabı hatırlattı. Ama bizim yaşadığımız çok daha sertti sanki.

Düştüğüm yerden kalkmaya çalıştım. Önce o kalktı yerinden. Elimden tutup beni kaldırdı. Kitaplarımı yerden topladım tam özür dilemek için kafamı kaldırdım ki masmavi iki gözün bana gülerek baktığını gördüm. O kadar güzel gülüyordu ki kendimi tutamayıp gülmeye başladım.

Mahçup bir tavırla ve biraz da gülerek özür diledim.

"Yok, yok sorun değil. Sen iyi misin?" Ona şöylece bir baktığımda kafamı dünyanın en sert demirine değil göğüs kaslarına çarptığımı anlamıştım.

Güldüm ve gülerken burnumdaki ağrıyı farketmiştim. Acıyla gülümsedim.

"Sanırım burnum kırıldı."

Önce şaka yaptığımı düşünerek gülümsedi. Sonra suratımdaki acıyı farkedince korkuya düşmüş bir ses tonuyla "Sen ciddisin." dedi.

Gülmeye çalışarak, "Hayır, sorun değil. İyiyim." dedim.

"Hayır değilsin. Hemen hastaneye gidelim." dedi ve tüm çabalarıma rağmen beni kolumdan tutup hastaneye götürdü.

Yüzündeki korku, telaş, korumacı tavır hoşuma gitmemiş değildi.

Doktor küçük bir kırık olduğunu ve kısa sürede iyileşebileceğimi söyledi.

Hastaneden çıktık. Arabaya bindiğimizde gülerek "Sormayı unuttum. Adın neydi?" dedim.

"Bora."

"Ben de N.." cümlemi bitirmeme izin vermeden

"Nilay" dedi.

Ona 'sen beni takip eden ve ismimi hatta hakkımda her şeyi bilen bir sapıksın' bakışımla baktım. Şaka yaptığımın farkındaydı.

Harika gülümsemesiyle güldü.

"Hastane belgeleri bu konuda bana yardım etti diyelim, endişelenme sapık değilim." dedi.

Beni eve bıraktığında saat 7 gibiydi. Ona teşekkür ettim. O da gülerek, "Burnunu kırdığım için özür dilerim. Acaba yarın bunu telafi etmek için bir şeyler mi yapsak?" dedi.

Güldüm. Acaba bu bir çıkma teklifi miydi?

"Siz benim burnumu kırdınız. Bu sizin için o kadar kolay olmayacak beyefendi." dedim.

"Sanırım beni epey zorlayacaksınız küçük hanım." dedi ve güldü.

Tekrar teşekkür edip eve girdim.

Gülümsediğimi fark eden Burcu tarafından sorguya alındıktan sonra uyumak üzere odama gittim.

Kafamı yastığa koyduğumda kendi kendime sorular sorarak uykuya daldım..

Çünkü Sen BenimsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin