Yirmi Dördüncü Mektup

4.5K 186 57
                                    

Titreyen ellerimle mektubu açmaya çalışıyordum. Bir yandan Bora'ya bakıyordum. Mavi gözlerini ellerime dikmiş bekliyordu öylece. Zarfı açıp mektubu kurtaracaktım ki telefonum gürültüyle çaldı. Burcu arıyordu ama şu an mektuba odaklandığım için meşgule attım. Bu sefer Bora'nın telefonu çaldığında istemsiz eğilip ekrana baktım. Onu da kız kardeşi Senem arıyordu. Telefonu sessize alıp cebine koydu tekrar. Tam elimdeki kağıdı açmışken telefonum tekrar çaldığında endişelenmeye başladım.

"Açsam iyi olacak." Bora'dan biraz uzaklaştım ve telefonu açtım. "Efendim Burcu."

"Nilay hastaneye gelmen lazım." Kaşlarımı çattım.

"Noldu Burcu? Birine bir şey mi oldu?" Derin nefesler alıp sakinleşmeye çalışıyordu.

"Hasan. Trafik kazası geçirmiş ve çok kan kaybetmiş. Kan grubu bir tek sana uyuyor. Acilen gelmen lazım." Şaşkınlıktan açılan ağzımı elimle kapattım.

"Ne?" Bora bir şeylerin ters gittiğini anlayınca yanıma geldi. "Hangi hastanedesiniz?" Karşı tarafı dinlerken Bora'nın bakışları üzerimdeydi. "Tamam tamam geliyorum."

"Kime ne olmuş?" Derin bir nefes alıp şakaklarımı ovaladım.

"Hasan. Trafik kazası geçirmiş." Bora birden telefonunu eline aldı. Gözlerinde korku kırıntıları vardı.

"Senem'le birlikteler miymiş?" Kafamı iki yana salladım.

"Bilmiyorum. Burcu söylemedi öyle bir şey." Telefonuyla hızlıca kız kardeşini aradı. Telefona biri cevap verdiğinde sinirle saçlarını tuttu.

"Tamam geliyorum." Ne olduğunu sorar gibi baktım. "Polis memuru açtı telefonu. Birliktelermiş." Gözlerim dolu dolu oluyordu. Bora'yı kolundan tuttum.

"Bora gidelim bir an önce." Beni onaylayıp otoparka doğru koşmaya başladı. Arabaya bindiğimizde ikimizin de eli ayağı titriyordu. O, kız kardeşi için ben ise en yakın arkadaşım için korkuyordum. Hastanenin önüne geldiğimizde hızlıca indim arabadan. Acil kapısından girip danışmaya koştum. Tam bu sırada Burcu bana seslenince bu sefer de onun yanına ilerledim. "Nasıl durumları?" Burcu ağlamasını durdurmaya çalışıp cevap verdi bana.

"Hasan kötü durumda. Kan kaybetmiş." Bu sefer Bora'ya döndü. "Senem'in durumu iyi. Bilinci de yerinde." Bora biraz olsun rahatlarken ben hala Hasan için korkuyordum. Hızlıca kan vermek üzere koridorun sonuna koştum. Bora da benimle gelince itiraz etmedim. Kapının köşesinde durmuş öylece bekliyordu. Hemşire içeri girdiğine benimle konuşmaya başladı.

"Kan grubunuz uyuyor değil mi? Çok acil durumlarda uyup uymadığına bakmak bile zaman kaybettiriyor." Hızla kafa salladım.

"Evet evet. Uyuyor." Hemşire alet edevatını hazırlarken tekrar bana döndü.

"En son ne zaman kan verdin?" Düşünür gibi yaptım.

"Geçen yıl. Hatta en son ilik naklinde bulundum." Bora kaşlarını şaşırdığını belli edecek derecede kaldırdı. Abimin ona ilik verdiğini bildiğimden haberi yoktu. Belki o bile iliği abimin verdiğini bilmiyordu. Bir anlığına dalgınlaştığında ona o kötü günlerini hatırlattığımı düşündüm. Bu kendimi kötü hissetmeme neden oldu. Hemşire işini hallettiğinde dolmaya başlamış kan torbasına baktım. Garip görünüyordu. Hemşire çıktığında Bora içeri tamamiyle girip hemşirenin yerine oturdu.

"İlik mi bağışladın?" Gözlerimi kaçırdım. Belki de ona söylemeliydim bildiğimi.

"Evet." Yutkunup boğazımı temizledim. "Abim de bağışlamış ölmeden önceki yıl. Onu yad etmek adına." Bu sefer daha çok şaşırdı.

Çünkü Sen BenimsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin