Bu hayatta en güzel anlardır sevdiğin insanlarla geçen anlar. Seni seven, senin sevdiğin, beraber vakit geçirmeyi sevdiğin insanlarla bir arada olmak. Bence bu hayatın size verebileceği en güzel şey. Mutluluğun zirvesi sanki. Sevdiğin insanla geçirdiğin güzel gün de kötü gün de sevdiğin insanla olunca güzel. Çocukluk arkadaşın, en yakın dostun, ailenden biri, sevdiğin adam.. Bunlar yanında olduktan sonra mutluluğu bulmamak mümkün müdür? Bence değildir. İşte en mutlu olduğun zamanlar o zamanlardır. Yanında olan, elini tutan insanların olduğunu bilmek güzeldir be. Bazen düşünürüm hani, acaba yalnız mıyım diye. Ki bence herkes düşünür bunu. Değiliz. Hep birileri var bizi seven. Yaşamak için hep bir umudumuz var. Bazenleri yalnız hissetsekte yalnız değilizdir. Bazen biz bilmesek de bizi seven insanlar hep yanımızdadır. Elimizi tutmasalar da yanımızdadırlar.
Ve işte benim de yanımda olan insan şu an dizlerimde uyuyordu. Küçük tahta pencereden yüzüne vuran güneşin ışınlarını kıskanır oldum bir an. Gece boyu izlediğim yüzü zihnime ölüme kazınmıştı. Yıllarca görmesem de unutmaz olacak kadar baktım yüzüne. Kemikli yüzü, tamamen orantılı olan hatları, sağ yanağındaki gamzesinin etrafında oluşan çizgiler, ne ince ne kalın olan ve rengi kendine hayran bıraktıracak bir tonda olan dudakları, geniş alnının bitiminden başlayan kumral dağınık saçları, kemikli çenesinde çıkmaya yüz tutmuş sakalları.. Her birini ayrı ayrı incelemiştim. Kusursuzluğun resmi dizlerimde uyuyordu.
Elimi saçlarından henüz çekmemiştim. Oynadıkça kokusu yayılan kumral saçları oynamamın etkisiyle iyice dağılmıştı. Yüzündeki huzurlu gülümseme tüm uykusuzluğumu yok etmişti. Böyle kalacağımı bilsem günlerce uyumazdım diye düşündüm. Gece boyu yüzünü incelemiştim ve zerre sıkılmamıştım. Bir ara uykum gelse de onu uyandırma fikri aklımın ucundan bile geçmedi. Belki de etkilenmem için herhangi bir çaba harcamasına gerek yoktu. Belki de sadece gözlerimin içine uzun bir süre baksa yeterdi. Gece boyu bunların hepsini düşünmüştüm. Hala düşünmeye devam ediyordum. Güneş pencereden içeri iyice girip odayı aydınlatınca Bora'nın uykusu yavaş yavaş havaya karışmaya başladı.
Gözlerini yavaşça açtı. Mavi gözleri önce tavanı sonra yüzümü buldu. Yavaçşa bana dönen yüzü harika bir gülümsemeyle kaplandı. Ve uykulu sesi biraz sonra kulaklarımı doldurdu.
"Günyadın." Göz altlarımın mor halkalarla kaplandığına emindim. Kısık gözlerimden uyku akıyordu. Gülümseyerek yüzüne baktım.
"Günaydın." Yavaşça dizlerimden kalkarken yüzüme detaylıca baktı.
"Senin uykun geldi değil mi? Uykun geldi ama beni uyandırmadın." Uyuşan dizlerimin açılması için ayağa kalkarken kısık gözlerimle dönüp suratına baktım. Yutkunduktan sonra konuşmaya başladım.
"Uykum gelmedi. Gerçekten. Yani geldi ama uyuyamazdım zaten. Seni boşuna uyandırmak istemedim. İyi uyuyabildin mi?" Cümlem biterken şaçmaladığımı düşünür gibi baktı.
"Deli misin? Hayatımın en huzurlu uykusuydu. Ayrıca gözlerimi açtığımda yanımdaydın. Bugün de hayatımın en huzurlu günü olacak." Ciddiye almamış gibi gülmeye başladım. "Ne? Çok ciddiyim." Gülmeye devam ederek kulübeden çıktım. Tertemiz hava ciğerlerime dolarken tüm uykusuzluğum silindi. Az sonra Bora da yanıma geldi.
"Hiç uyumadın sen. Hadi biraz uyu. Sonra ormandan çıkalım. Sahile ineriz."
"Uykum yok benim. Hadi gidelim nereye gideceksek." Emin olmadığımı sorgular gibi baktı. "Bak gerçekten uykum yok. Dün yolda uyudum baya."
"Çok inatçısın." Cümlesini bitirince beni kucağına aldı. Beklemediğim bir şey olduğundan istemsiz çığlık attım. Sonra gülerek bağırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Sen Benimsin
Romansa"Bak anlamadıysan eğer tekrar söyleyeyim. Sen bensin. Ve seni sevdiğim günden beri bana aitsin. Seni bırakamam, kaybedemem. Senden asla uzaklaşamam. Çünkü sen benim içinsin. Çünkü sen benimsin. Bu asla değişmez. Bu bir kaide. Benim kaidem. Hiç bir i...