Her şeyin yolunda olmamasına öyle alıştırmışım ki kendimi her şey iyiyken güzelken hep bir şeyler ters gidecek gibi hissediyorum. Bazı sabahlar uyanınca sanki, her şey yolunda olsa bile, hiçbir şey yolunda değilmiş de uğraşacağım tonla iş varmış başımda gibi geliyor bana. Hayat öyle alıştırmış ki bizi kötü şeylere her güzel şeyin ardından gelecek acıyı bekliyoruz. Bazen kendi ellerimizle yaratıyoruz kendi acımızı. Çok gülünce çok ağlarız diyoruz mesela. Anı yaşamanın tadını çıkaramıyoruz. Hepimiz öyleyiz. İyi olunca her an her şey yerle bir olacak gibi hissediyoruz. Yalan mı? Bence değil. Mutluluğumuzu oluşturabildiğimiz gibi hayatımızı boka çeviren de bizleriz. Bir insan mutluluğu nasıl bulamaz ki? Çok saçma. Bir insan beynine hükmetme yeteneğine sahipken mutluluğu nasıl bulamaz? Her şey bizim elimizde aslında. Mutlu olmak da acı çekmek de bizim elimizde. Hayatı güzel yönlerinden görmek bizim elimizde. Her güzel şeyin kötü biteceğinden korkan bizleriz. En çok da ben öyleyim gibi gelir bana. Ama artık kendi mutluluğumuzu yaratmanın zamanı geldi.
Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar mutlu uyanmıştım. Önce huzurlu derin bir nefes aldım. Sonra bu kadar mutlu olmak yine korkuttu beni. Kendi kendime düşüncelere daldım. Dikkatimi dağıtan komidinin üzerinde titreyen telefon oldu. Mesaj Bora'dandı.
"Günaydın sevgilim, günaydın vazgeçemediğim, günaydın sevdiceğim..." İstemsizce güldüm. Bana fazla romantik gelirdi böyle şeyler. Ama bu sefer tatlı gelmişti. Mesajına cevap verdim.
"Ben o kadar romantik olamıyorum :( Günaydın." Ne kadar odun olduğumu bir kere daha düşünürken daha yarım dakika geçmeden cevap geldi.
"Ben ikimizin yerine de romantik olurum. Ee bir şeyler yapalım mı? Ben çok özledim seni." Buluştuğumuz geceden sonra daha 1 gün geçmişti.
"Daha 1 gün önce beraberdik Bora. Neyse tamam yapalım hadi bir şeyler."
"Değil mi ya? Ben fazla özlüyorum seni. Evlensek mi biz böyle olmuyor :)" Tam mesajına cevap verecekken bir mesaj daha attı. "Geliyorum 1 saate falan. Kahvaltıyla güne başlayalım." Zaten ilk mesajına verecek cevap bulamadığımdan ikinci mesaj için şükrettim. Ve sadece ikinci mesaja cevap verdim.
"Tamam gelince ararsın aşağı inerim." Telefonu yatağa fırlattıktan sonra hemen hazırlanmaya başladım.
Önce duş aldım. Daha sonra dolabı açıp karşısına geçtim. Tek elim belimde giyecek bir şeyler bakınıyordum. Sonuçta bu bir ilk buluşma sayılırdı. Kıyafetlerimi seçerken sanki hiç özenmemiş elime geçeni giymiş gibi gözükmeliydim ama aslında aşırı özenmeliydim. Bu yüzden en sevdiğim kot pantolonumu çıkardım. Üzerine de en sevdiğim tişörtümü geçirdim. Ama en en sevdiklerimi. Makyajım çok sade ama çok uğraşılmış bir makyajdı. Ayağıma sade botlarımı geçirdim. Hazır olduğuma emin olduğum anda telefon çalmaya başladı. Pencereden aşağı baktığımda Bora'yı gördüm. Telefonu kapatıp aşağı indim.
Ben binanın kapısından çıkarken dönüp arabanın kapısını açtı içinden çıkardığı bir buket papatyayı görünce elimle ağzımı kapatıp gülümsedim. Bir kaç adım sonra yanına geldim. Buketı elime alırken çiçeklerin kokusunu içime çektim. En sevdiğim çiçekti papatya.
"Çok güzeller."
"Senin kadar güzel değiller." Cümlesi bitince bana sıkıca sarıldı. Arabaya bindikten sonra çiçeklerimi koklamaya devam ettim.
"Nereden bildin?"
"Neyi?"
"Papatyayı çok sevdiğimi."
"Aslında seveceğini düşünerek almadım. Senin kadar masum oldukları için aldım." Gözleri anlamlı bakışlar atarken gülümseyip papatyalarımın kokusu bir kez daha içime çektim. Ben çiçeklerimle ilgilenirken Bora konuşmaya devam etti. "Şimdi bu bizim ilk buluşmamız. Yani ilk buluşmamız sayılır. 37 saattir sevgilim olduğuna göre ilk buluşmamız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Sen Benimsin
Romance"Bak anlamadıysan eğer tekrar söyleyeyim. Sen bensin. Ve seni sevdiğim günden beri bana aitsin. Seni bırakamam, kaybedemem. Senden asla uzaklaşamam. Çünkü sen benim içinsin. Çünkü sen benimsin. Bu asla değişmez. Bu bir kaide. Benim kaidem. Hiç bir i...