Herkese yeniden merhaba!
Yeni bölüm sizlerle. Multimedyamız evin salonu.
Keyifli okumalar dilerim :)
Esat'ın sürdüğü arabada, kafamı cama yaslayıp elimi çeneme dayadım. Gözlerimi yukarı kaldırarak, akıp giden bulutları pek de bilinçli olmadan izlemeye koyuldum. Aklımda ise Karan'ın heveslice ettiği teklif dönüyordu.
Böyle bir şeyi istemez miydim? Tabi ki isterdim! Hele Karan'ın da gözlerindeki pırıltıları ve sesindeki isteği fark ettikten sonra bu isteğimin çoğalmaması mümkün değildi. Baş başa vakit geçirmek harika olurdu. Fakat bir sorun vardı ki, gitmem için en büyük engeli oluşturabilirdi; ailem. Arkadaşlarımla gezmek gibi değildi. Normalde beni engellemez veya zorlamazlardı. Ancak, 'Sevgilimle tatile gidiyorum. Evet baş başa,' diyerek rahatça izin alamazdım. Beynim bir çıkış yolu arıyordu. Nasıl bir kulp bulabileceğimi ya da izni nasıl koparabileceğimi düşünürken sıkıntıyla dudağımı dişledim.
°°°
Banyodan çıktığımda salondan gelen konuşma sesini duyunca o tarafa yöneldim. Abim eve gelmiş olmalıydı. Bugün her zamanki saatine göre oldukça geçe kalmış, meraklanıp aramamıza rağmen telefonlarımızı açmamıştı. Öncesinde ise Karan'ın yanından çıkıp arabaya adımladığımda bir şey sormak için beni aramıştı. Ondan sonra bir daha konuşamamıştık. Merakla yöneldiğim salona girmek üzereyken, tam da o an kapıdan çıkan abimle çarpışayazdık. Aniden durup keskin gözlerle bana baktı. Kenara çekilip dudaklarımın köşelerini yukarı kıvırdım.
"Geldin sonunda. Sana puding yapmıştım, getireyim mi?" Telefon görüşmesi sırasında keyifsiz olduğunu hissetmiştim. Fakat ketumluğunu korumuştu. Eve geldiğimde pek vaktim kalmadığından ve malzeme kıtlığından, en azından onun için bir şey yapmak adına pudinge karar vermiştim. Tatlıyı severdi.
"Bu seferlik bununla idare et." Elimi havaya kaldırarak güldüm. "Hiç değilse biraz süsledim." İlgisizce beni dinledi.
"İstemiyorum." Ters bir sesle beni yanıtlayıp adeta rüzgâr gibi odasına yürüdü. Kapıyı çarparak kapatınca kaşlarımı çattım. Babamla mı tartıştılar diye düşünerek, salonun girişinden babama bakınca onun da abime anlam veremediğini anladım. Ablamın sesini işittim.
"Kapı mı çarptı?" Odasından çıkmış, bana doğru ağırca yürüyordu. "Müzik dinliyordum da bana mı öyle geldi diye düşündüm." Yanıma geldiğinde omuzlarımı silktim.
"Abim biraz sinirli galiba." Kaşlarını çattı.
"Ne olmuş ki?"
"Bilmem. Yanına gitsem kızar mı sence?" Ablam gözlerini şöyle bir etrafta çevirerek düşündü.
"Bence kızmaz. En fazla konuşmak istemediğini söyler." Hafifçe başımı salladım.
"Gelsene, bakalım neye canı sıkılmış." Yüzünde kurnaz bir gülümseme belirdi. Bu gülümsemeyi biliyordum. Ben küçükken halıya oje döktüğünde veya annemin rujlarından birini kırdığında suçu bana atarken takındığı bir gülümsemeydi.
"Canım kardeşim, önce sen bir konuş bence. Eğer kızmazsa ben desteğe gelirim." Gözlerimi devirdim.
"Beni mi kurşunun önüne atıyorsun?" Güldü. Havada elimi salladım. "Tamam, tamam ben konuşurum." Kendinden utanmasını sağlayan bir bakış gönderdim. Ne kadar etkili olduğu belirsizdi. Onu geride bırakarak abimin odasının önüne geldiğimde derin bir nefes alıp, kapıyı burnumu içeri sokabilecek kadar araladım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Oyunu
RomanceEndüstri mühendisliği 2.sınıf öğrencisi olan Feride Aytuğ, kendi halinde ve sevdikleriyle çevrili olan küçük dünyasında, okulu ve yaptığı ufak tefek işler arasında gidip gelerek yaşamaktadır. Bir gün yolu, öğrencisi olduğu üniversitenin büyük bağışç...