Merhaba, sevgili okurlar!
Yeni bölüm sizlerle, fakat bölüme geçmeden önce söylemek istediğim birkaç şey var.
Benimle kitapla alakalı bazı fikirlerinizi paylaşıyorsunuz ve bundan çok mutlu oluyorum. Her türlü fikri dinlemek için hevesliyim. Sizinle yaptığımız sohbetler ise ayrı keyif veriyor bana. Fakat bazı beklentiler beni biraz düşündürdü. Ve hatta bu beklentilerde gördüğüm artışın, bana göre azımsanamayacak olduğunu görmek ise biraz kaygılanmamı sağladı. Ben de bunu sizinle paylaşmak istedim. Mesela, 'Karan, Feride'yi sevdiği için birini dövsün', 'Feride'yi kısıtlasın,' veya 'Karan, sert adam olsun.' gibi şeyleri okumak beni biraz şaşırttı. Fikirleri yargılamak gibi bir niyetim yok. Fakat ben sevginin bu olduğunu düşünmüyorum. Hele ki biri için birini döverek sevdiğini ispatlamak veya 'sevdiğin' kişiyi kısıtlamak, bana kalırsa sevgi göstergesi değil. Lütfen bunları söylediğim için kimse bana kırılmasın, alınmasın. Bu kitapta vermek istediğim düşünceleri, kendi perspektif ve yansıtmaya çalıştığım görüşlerimi düşününce; böyle beklentilere girmemeniz gerektiğini belirtmek isterim. Çünkü bu, benim karşılayabileceğim bir şey değil. Birçok mesaj aldığım için bu konuya değinmek istedim.
Feride'nin kıyafeti multimedyada.
Keyifli okumalar dilerim :)
Masamın başına nasıl geldiğimi hatırlamıyordum. Mesainin bitmesine daha zaman vardı ve buraya veda etmeden önce son işlerimi toparlamaya çalışıyordum. Kafamda düşünceler dönerken çalışıyor olmak, oldukça zorlayıcıydı benim için. Fakat sorumluluğum gereği, düşüncelerimin beni ele geçirmesine fırsat verip kenara çekilemezdim. Düşünmeyi kendime elimden geldikçe yasaklayarak dikkatimi bilgisayar ekranına vermeye çalıştım.
Hislerime gelirsek; sanırım yaşadığım duygu karmaşasından veya şoktan ötürü, herhangi bir şey hissetmiyordum. Hissizdim. Buna rağmen ne kadar yutkunsam da boğazımdaki yumru gitmiyordu. Sinirden ellerimin titreyişine ek, bir de bu yumru vardı; vücudumun fiziksel olarak verdiği tepkilerden biri olan.
Beni sakinleştirmesi için derince bir nefes alıp geri verdim. Sol tarafımda duran suyumdan bir yudum alıp yutkundum. Saçlarımı ensemde şöylesine bir topuz yaptım. Kaşlarımı kaldırıp indirerek gözlerimi kıstım ve klavyeye doğru eğildim. Üzerinde çalıştığım rapora tamamen kendimi verdiğimden emin oldum.
Melih Bey'e staj dosyamı verip geri dönmüştüm. Kağıtlarımı imzalayıp hakkımda fikirlerini belirttiği formu doldurarak bana geri verecekti. Onu beklerken saatimi kontrol edip neleri yapabileceğimi düşünürken, Gizem tarafından kolum dürtüldü.
"Nasıl gidiyor?" Nasıl gittiğini sormasaydın, iyiydi.
"İşleri yetiştirmeye çabalıyorum." Yalandan göz kırptım.
"Son anına kadar stajının hakkını veriyorsun yani." Gülümsemesine başımı sallayarak karşılık verdim. Bir de burada saf gibi staj yapmıştım. Hele ki bana burs verdiğini düşününce içim sıkıştı. Bu konuya bir çözüm bulmalıydım. Neyse ki Gizem, konuşmaya devam ederek kendime eziyet etmeme izin vermedi. "Haftaya yılbaşı partisi var. Geleceksin değil mi?"
Bunun için Karan'a verdiğim sözü hatırladım. Adını aklımdan geçirmek bile beni sinirlendiriyordu. Sabahki düşüncelerimle şimdikileri kıyaslayınca, arada büyük bir fark olduğunu seziyordum. Dilimi dişlerimin arasına sıkıştırdım. Şimdi sırası değil, Feride.
"Sanmıyorum, Gizem." Benim sabit tutmaya çalıştığım yüzümün aksine, onun yüzü düştü. Elini koluma koydu.
"Haydi ama, Feride. Lütfen, sen de katıl partiye. Ben senin de geleceğini düşünmüştüm. Bir daha nerede görüşeceğiz ki? Sen okuyorsun, ben çalışıyorum. Bana fikirlerinle çok yardımcı oldun, bu arkadaşlığı devam ettirmek istiyorum. Hem bizimkiler de orada olacak." Kafasıyla Anılları işaret etti.
![](https://img.wattpad.com/cover/236398360-288-k556691.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Oyunu
RomanceEndüstri mühendisliği 2.sınıf öğrencisi olan Feride Aytuğ, kendi halinde ve sevdikleriyle çevrili olan küçük dünyasında, okulu ve yaptığı ufak tefek işler arasında gidip gelerek yaşamaktadır. Bir gün yolu, öğrencisi olduğu üniversitenin büyük bağışç...