Merhaba! Feride'nin dışarıda giydiği kıyafet sizlerle.
Keyifli bir okuma dilerim :)
Kahvaltı için hazırlanırken fazlasıyla heyecanlıydım. Uçlarını maşayla dalgalandırdığım saç boylarımın arasından parmaklarımı geçirdim. Makyajımın akmamış olduğundan ve dişlerimde bir şey olmadığından emin olmak için aynada detaylıca kendimi inceledim. Üzerime parfüm sıkarken çok abartmış olmadığımı umut ediyordum.
Onunlayken elimin ayağıma dolanmasından korkmam da ayrı bir olaydı. Kendimi rahat bırakamıyordum. Her zaman çalışan mantıklı tarafım uçup gidiyordu sanki. Yine düşüncelerimde kendine yer edinmesiyle gözlerimi hayali bir noktaya diktim. Yanımdaki odada nefes alıyor olduğunu bilmek, gece uykuya dalmamı engellemişti. Odama girmeden önce alnımdan öpüşü de yüzümde aptalca bir gülümsemeyle tavanı izlememe sebep olmuştu.
Kapım çalınca irkilircesine kendime geldim. Son bir kez kendime bakıp normal gözüktüğüme emin olunca banyodan çıktım. Eteğimi çekiştirerek girişe yürüdüm. Kolu kavrayıp derin bir nefes verdikten sonra kapıyı açtım. Bir elini şık paltosunun cebine sokmuş, öbür elini kapının kenarına yaslamış Karan'la karşılaştım. Karizmatik gülümsemesiyle bana bakıyordu.
"Günaydın, Feride." Tebessüm ettim.
"Günaydın." Duraksadım. "Karan." Gülümsemesini genişletirken gözlerimi kaçırıp arkasındaki Koray'a ve adını bilmediğim adama baktım.
"Hazır mısın?" Başımı salladım. "Gidelim o halde."
Kapının yakınında bulunan konsolun üstüne koyduğum çantamı kaparak askılıktan aldığım kabanı koluma attım. Kenara çekilip kapıdan çıkmamı bekledi. Koridora çıkınca durup kapıyı kendime çekerek kapattım. Önüme dönmek üzereyken eli belimi kavradı. Öncekiler kadar gevşek olmayacak bir şekilde tutuyordu bu sefer. Vücudu bana değmiyor olsa da oldukça yakınımdaydı. Kendimi kasmamayı deneyerek adımlarına eşlik etmeye çalışıyordum. Arkamızdakilerin önünden bu halde yürümek beni utandırıyordu. Lakin artık korumaları düşünmemeye karar vermiştim. Henüz sadece karar aşamasındaydı. Kendisi, yanlarında öyle davrandığına göre benim yapabileceğim bir şey yoktu. Kalbimin böyle atmasına nasıl engel olabileceğimi Ela'ya sormayı aklıma not ettim. Belki o bana yardımcı olacak bir şey söylerdi.
Çalan telefonuma baktım. Annem arıyordu. Dudağımı ısırarak bakışlarımı Karan'a çevirdim. Hafifçe düşürdüğü göz kapaklarıyla bana bakıyordu. Ağzımı yutup telefonu elime aldım.
"Günaydın. Nasılsın, anne?"
"İyiyim, Feride. Sen nasılsın? Sabah beni aramadın. Merak ettim seni. Baban da meraklandı." Kısa bir duraklamadan sonra devam etti. "Ateşin falan çıkmadı değil mi?"
"Yok, iyiyim. Sabah direkt kahvaltıya gelince arayamadım. Ben de birazdan sizi aramayı düşünüyordum." Karan, gözlerini üstümden çekip tabağına odaklandı. Bakışlarımı, servis yapan bir garsonun üzerine çevirdim.
"Beslenmene dikkat et. İlacını da iç, kızım. O çocuk seni yormuyor değil mi?"
"Hangi çocuk?" Kaşlarımı çatarak sorduğum soruyla Karan'ın bana döndüğünü hissettim.
"Adını unutuyorum hep." Şöyle bir düşündüğünü hissettim. "Heh, Karan. Orada hasta olursun diye diyorum, Feride." Nefes verip alnımı elime yasladım. Annem hastalık konularında istemsiz bir şekilde, oldukça pimpirikli oluyordu. Bu yüzden ona kızamıyordum. "Gerçi diğerlerine de yaptırıyordur işleri." Harika, başkalarının da geldiğini sanıyorlardı. Yutkundum.
"Sen merak etme. Kendimi iyi hissediyorum. Kahvaltıdan sonra toplantıya gireceğiz." Dudaklarımı yaladım. "Otele döndüğümde ararım seni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Oyunu
RomanceEndüstri mühendisliği 2.sınıf öğrencisi olan Feride Aytuğ, kendi halinde ve sevdikleriyle çevrili olan küçük dünyasında, okulu ve yaptığı ufak tefek işler arasında gidip gelerek yaşamaktadır. Bir gün yolu, öğrencisi olduğu üniversitenin büyük bağışç...