Merhaba!
Yeni bölümle karşınızdayım. Güzel okumalar, sevgili okurlar :)
Aramızdaki insanları ne ara yardığımı, yanına kaç adımda vardığımı bilmiyordum. Farkında değildim. Gözlerimin uzaktan, o çok sevdiğim cüssesini süzmesine bile müsaade etmemiştim. Herkes kenara çekilip önümdeki yolu açmıştı sanki. Rüyada gibi hissettiğim birkaç saniyenin ardından kollarındaydım. Beni öyle güzel sarıp sarmalamıştı ki, normalde fiziksel temastan pek hoşlanmayan tabiatım, kollarının arasından çıkma fikrini, aklına bile gelemesin diye tekmeleyerek ötelemişti. Göğsüne büzüşerek etrafımı saran kollarının arasında küçüldüm. Dudağına yakın bir yeri başımın tepesine yasladı. Beni sıkıştırırken adımı mırıldandı.
"Feride..." Sadece kafamı oynatabileceğim bir özgürlük tanımıştı bana. Başımı geri çekip yüzüne baktım; gözlerimde olmasını özlediğim gözlerine... Dikkatle beni izliyordu. Konuşmak yazık edecek gibi gelmiş olmalıydı ikimize de. İçimde bir hissin kabarmaya başladığını hissettim. O hisse daha ben yetişememişken gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Ağladığımı gören Karan avcunu yanağıma kapatmaya niyetlenmişti. Dudakları aralandı. "Çok güzel-" Lafını devam ettirmesine izin vermeden dudaklarına kapandım. Baya şaşırdığı belliydi; hazırlıksızdı. Benim bile haberim yoktu. Üzerinden şaşkınlığını atar atmaz arayı kapattı. Bu sefer ben ona yetişemiyordum. Islak dudaklarım ise umurumda değildi. Belimdeki kolunu öyle sıkıp beni kendisine yapıştırmıştı ki, kabanının düğmelerine kadar hissetmemin yanında, vücudum onunkine doğru kavislenmişti. Ellerimi boynuna çıkarmaktan başkasını yapamadım. Ona sarılamıyordum, kıstırılmıştım.
Ellerim boynuna tutunduğunda nefesini derince bıraktı. Sıcaklığını ağzımda hissettim. Dudakları benimkileri tutkuyla öpüyordu. İlk baştaki özlem duygusunu bir nebze olsun gidermiş, bambaşka bir yoğunluğa döndürmüştü. Belimdeki eli biraz daha aşağı kayarak o içimi tuhaf eden noktada konumlanmıştı. Karnımın altındaki derinlikte değişik bir his, ihtiyaç kendini belli etti. Bu his beni uyandırıp boğazıma bir şey oturmasına sebep oldu. Kendimi ona daha da yaklaştırmak istedim fakat mümkünatı yoktu; iç içe geçmemiz kabil değildi. Aldığı keyifle sarhoşlaşan vücudum tepki verdi. Nefes alma ihtiyacı duydum. Biraz kıpırdandığımda ne istediğimi anlayarak geri çekildi. Ağzımdan nefes alırken gözlerinin benim dudaklarımda olduğunu görünce, aradaki havayı dağıtmak istercesine söyleyecek bir şey aradım. Yüzünün ne kadar rahat durduğunu fark edince kaşlarım hafifçe çatıldı.
"Sen nasıl yapıyorsun?" Anlamadığını belli eder bir mimik yaptı. "Nefesini ayarlamayı." Benimki hala düzelmemişti. Boğazımı temizledim. Konuşmadan önce dudaklarını toparladı.
"Sana da öğreteyim mi?" Ellerimi göğsünde konumlandırdım.
"Nasıl?" Beni kısacık süzdü. Nedense midemi ağzımda hissettirmişti.
"Pratikle." Gözlerimi kırpıştırırken yanaklarımın yanmaya başladığını anlamıştım. Yanaklarımda gezinen gözleri eğlenceli bir ifadeye büründüğünde düşüncemi tasdiklemişti. "Erken başladık." Zihnim söylediğini oldukça çarpıtarak bambaşka anladı.
"Neye?" Dehşetle gözlerimi açtım. Gülüşü bana rezil oldun der gibi yayılmıştı.
"Yanaklarının varlığını belli etmesine." Gülümsemesini toparladı. "Sen ne sandın ki?" Bana şöyle oyuncu haline bürünüp konuştuğunda ne yapacağımı bilemiyordum. Açıklığı tercih ettim.
"Bence en iyisi eve gidelim biz." Koluna girdim. "Hem böylece yanaklarım da giderken soğumuş olur." Kaşları kalktı.
"Hmm... Kabulleniyorsun yani?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Oyunu
RomanceEndüstri mühendisliği 2.sınıf öğrencisi olan Feride Aytuğ, kendi halinde ve sevdikleriyle çevrili olan küçük dünyasında, okulu ve yaptığı ufak tefek işler arasında gidip gelerek yaşamaktadır. Bir gün yolu, öğrencisi olduğu üniversitenin büyük bağışç...