İyi okumalar dilerim :)
Sorusuna cevap vermeden önce yüzünü inceledim. Yine o okunmayan ifadesiyle, doğrudan, gözlerimin içine bakıyordu. Kafamda bunu kabul etmemin doğru olup olmamasını tartıyordum.
"Sana teşekkür etmek istiyorum. Kabul etmen beni sevindirir." Nazik ve bir o kadar karizmatik sesiyle konuştuğunda dolgun dudaklarına baktım.
"Tamam, Karan Bey. Madem böyle istiyorsunuz," diyerek kabul ettiğimi belirttim. El hareketiyle garsondan hesabı istedi. Hesap geldiğinde ben henüz hareket dahi edememişken, hesabı elinin altına alıp cebinden cüzdanını çıkardı. Ne yaptığını anlayınca müdahale etmek istedim.
"Karan Bey," diye başladıysam da lafımı böldü.
"Hayır, Feride."
"Siz yemek teklifinde bulundunuz. En azından kendi kahvemi ödememe müsaade edin." Hesaba uzanmak için hafifçe öne eğilmiştim.
"Feride, lütfen." Uzatmamak adına geri çekildim. Ah, bu adamın derdi neydi?
Ayağa kalkmış kabanlarımızı giyiyorduk.
"Aslında hesabımı ödetmeyi sevmesem de size hayır demek mümkün değil. Teşekkür ederim, Karan Bey." Nezaketen yaptığını bildiğim için, kurduğum cümlede bir sakınca görmedim.
"Sevindim, Feride." Tebessüm ederek önden gitmem için eliyle işaret verdi. Önde ben, arkamda Karan Bey ve onun arkasında koruması şeklinde kafeden çıktık.
Yakınlarda yemek yiyebileceğimiz bir mekâna geldik. Güzel bir yerdi. Fakat Karan Bey o şık takım elbisesi ve ciddi ifadesiyle, bu salaş öğrenci mekanına yabancı duruyordu. Arkasındaki koruması da öyle. Etrafı, pek memnun olmayan ifadesiyle izlerken gülmemek için dudağımı ısırdım.
Bir garsonu durdurup, eliyle bir masa seçerek garsondan o masayı ayarlamasını istedi. Garson, Karan Bey'in etrafına yaydığı enerjiden olsa gerek seferber olarak bizi masaya oturttu. Bizimle ilgilenen garsona siparişimizi verdik ve masada bir sessizlik oluştu.
Ellerimi çenemde birleştirip etrafa bakınırken, gözlerim yanımızdaki masada oturan korumasına takıldı.
"Rahatsız oluyor musun?" Karan Bey'in sesiyle bakışlarımı adını bilmediğim adamdan çekip Karan Bey'e baktım.
"Yok, neden rahatsız olayım? Yani sizin korumanız. Beni rahatsız eden bir durum yok."
"Güvenliğimi sağlamak için minik bir önlem. Malum, göz önünde olunca insan ister istemez güvende hissetmek istiyor." Ellerini masanın üstünde birleştirdi. Bileğindeki saati inceledim.
"Anlayabileceğim şeyler değil ama öyle diyorsanız, öyledir." Acaba neden güvende hissetme ihtiyacı duyuyordu? İş dünyasında başarının getirdiği belaları düşündüm. Korumayla gezmesini sağlayacak ne yaşamış olabilirdi? Önceki görüşümde yanında koruma yoktu. Neden şimdikinde korumayla gelmişti? Belki de söylediği gibi sadece tedbirdir. Abartma, Feride.
Kafamın içinde düşüncelerle boğuşurken önümüze yemeklerimizi koyan garsona baktım. Servisi için teşekkür ettik, yanımızdan ayrıldı. Çalan telefonumla kimin aradığına baktım. Annemdi.
"Efendim?" Aramayı cevapladığımda Karan Bey dikkatle yüzüme bakıyordu.
"Kızım, kaçta geleceksin? Akşama biliyorsun ki Yiğitler geliyor." Ah! Tamamen unutmuşum. Avcumun içiyle alnıma vurdum.
"Ben onu unutmuşum ya. Bu akşam kütüphanede çalışacağım, unuttun mu?"
"Doğru ya, bugün çalışma günün. İyi kızım, işin bittiğinde gelirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Oyunu
RomanceEndüstri mühendisliği 2.sınıf öğrencisi olan Feride Aytuğ, kendi halinde ve sevdikleriyle çevrili olan küçük dünyasında, okulu ve yaptığı ufak tefek işler arasında gidip gelerek yaşamaktadır. Bir gün yolu, öğrencisi olduğu üniversitenin büyük bağışç...