Yeni bölümle hepinize merhaba!
Keyifli okumalar :)
Kalbim ağzımda atarken, tam olarak atarken, ayaklarımın birbirine dolanmadığına memnun olarak sandalyeme adımladım. Karan'ın sol çaprazımda olması kalbimin ağzımda sadece atmasına değil, orada oturup kalmasına sebep olmuştu. O günden sonra onu hiç böyle kanlı canlı görmemiştim. Bu düşünceyle titreyen ellerimi çaktırmadan masanın altına sakladım. Bakışlarının üzerimden ayrılmadığını hissetmekten öte, biliyordum. İçimden bir ses demin gördüğü şeyi yanlış anlayıp anlamadığını sorgularken (çünkü Karan'ın da bunun sorgusunda olduğunu sezmiştim), sinirlenmeye yer arayan tarafım, sana ne, dedi, istediğini düşünsün. Aklıma sızan bu sesle, oturduğumdan beri masadan kaldırmadığım, daha doğrusu, kaldırmaya korktuğum başımı dikleştirerek karşımda oturan Karan'a baktım. Gözleri benden hiç ayrılmamıştı. Kendine güvenen ve bunu fazlasıyla etrafa yayan duruşunu, üzerindeki sade ama şık kıyafetlerin bunu desteklemesini, en önemlisi de gözlerinin sakin görünen, lakin yalnızca onu bu kadar iyi tanıyan benim anlayabileceğim şekilde, şiddetli bir parıltıyla yanan melankolik ifadesini süzerek gözlerimi kaçırmam birkaç saniyemi almıştı. Tüm cesaretim sönmüştü, hem de daha yüzünün midemi buran güzelliğini izleyemeden. Kıpırdanarak yerime iyice yerleştim. Ela'nın kazık yuttuğu bedeninden anlaşılıyordu.
"Önder'i haşlayacağım." Kulağıma eğilerek fısıltıyla konuşan Ela her şeyin normal göründüğü bir duruşa bürünmüştü. Başımı iki yana salladım hafifçe.
"Bir sorun yok. Hem birazdan kalkarım nasılsa." Kalbim burada oturamayacağım kadar üzülmüştü. Saate baktığım kısacık süreyi Karan'a attığım bakışla bir saniye daha uzattım. Gözleri bu sefer benden çekilmiş, yanındaki Çağrı'ya odaklanmıştı; bu süre içinde tek hareket eden parçası gözleri olmuştu, vücudu aynen duruyordu. Ağırca onu izleyen gözlerinde hayal kırıklığı var gibiydi. Göz göze gelmekten yine korktuğum için saniyelik bakışımı başka yere yönelttim. Oysaki sürekli ona bakmak, gözlerimi tutmak için harcadığım şu insanüstü çabaya gerek duymamak istiyordum; sanki gözlerim onu bulsa ve üzerinde tutulup kalsalar rahatlayacaktı. Yüzüm asılmıştı. Aklından neler geçirdiğini yeniden merak ettim ve bundan hoşlanmadım.
Hemen ardından, pasta kesileceğinin haber verilmesiyle neyse ki bu hava dağıldı. Aslında masada kalma taraftarıydım, ancak Karan'ın orada oturmaya devam edip arkasına yaslanarak bana baktığını görünce hemen ayaklandım. Öncelikle yakın kişilerin ortaya toplanmasını beklemek için sandalyemin başından ayrılmadım. Masadan uzaklaşıp beni sardığı havadan çıkacağımdan olsa gerek, kalkarken gözlerimi kısarak gözlerine baktım. Beklemediğini belirten bir şaşkınlık ifadesiyle karşılık verse de, dudağının alaycı gülüşe hazır olan duruşuna geçmesi kısa sürdü. Buna karşılık olarak sinirle kaşlarımı çattım bu sefer. Gözlerimden 'ne bakıyorsun?' mesajı okunuyor olmalıydı. İnadına yapar gibi daha uzun süre gözlerini bende tuttu. Demin ona bakmamla bünyeme yüklenen cesaret katlandı. Sarsılmaz bir ciddiyetle ifademi sürdürünce onun da kaşları çatıldı. Sinirlenmişe benziyordu. Yok, bir de bana istediğin gibi bakmanı izleyecektim, diye gözlerimi devirmek istedim. Aramızdaki sürtüşmenin alevini ve elektriğini onun da çok iyi hissettiğini anlamıştım. Sabit bakışlarımı birkaç saniye daha öylece yüzüne tuttuktan sonra arkamı dönerek ortaya yöneldim. Kendisinin yanına düştüğüm Ela koluma girince normal duruşumu takındım. Çarpan kalbime elimi bastırıp dizginlemek istiyordum. O sırada arkamdan gelen tanıdık sesi duydum. Önder ve tanımadığım başka bir adam da Karan'la beraber ardımızdaydı. Çaktırmadan kaya kaya onlardan uzaklaşmamızı sağladım. Gürültü kopmaya başlayınca derin bir nefes verdim. Neredeyse kimseyi tanımadığım kalabalığa adeta aval aval bakarken, tutulan alkışa eşlik ediyordum ki arkamızdan bu kez de bir boğaz temizleme sesi duyuldu. Ela'yla bedenlerimizi ayırıp kafamızı arkaya çevirdik. Karan gözleriyle bizden yer istedi. Sinirden gülmek istememe rağmen kendimi tekrar tuttum. Amacının bana eziyet etmek olmadığını düşünmeye gayret edecek kadar iyi niyetli yaklaşmaya çalışıyordum. Ancak neden böyle yaptığını anlamış değildim. Bu yüzden onu görmezlikten gelmeye karar verdim. Ela ile arama boşluk koyarak onun geçebileceği yer açarken Ela'ya hitaben konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Oyunu
RomansaEndüstri mühendisliği 2.sınıf öğrencisi olan Feride Aytuğ, kendi halinde ve sevdikleriyle çevrili olan küçük dünyasında, okulu ve yaptığı ufak tefek işler arasında gidip gelerek yaşamaktadır. Bir gün yolu, öğrencisi olduğu üniversitenin büyük bağışç...