BÖLÜM 38

41.7K 2.3K 870
                                    

Merhaba, sevgili okurlar!

Feride'nin kıyafeti multimedyada. Karan ve Feride'nin sahnelerini yazarken dinlediğim şarkıyı da eklemek istedim. 

Keyifli okumalar dilerim :)







Gamzelerini göstere göstere yanağımı okşuyordu. Gözlerinin içine bakarken, yüzümdeki gülüş kademe kademe soldu. Yavaşça geriye çekilerek ondan biraz uzaklaştım. Sırtıma attığı ceketini, omuzlarımdan düşürerek elimle tutup ona uzattım. Gözleriyle beni takip ediyordu.

"Teşekkür ederim, ısındım." Uzattığım ceketi elimden aldı. Temkinli davranıyor gibiydi. Derin bir nefes alarak söyleyeceklerim için hazırlandım. Gözlerinin içine baktım. "Fakat bunlar da yeterli değil." Kaşları hafifçe birbirine yaklaşırken, göz bebekleri büyümüştü.

"Ne demek istiyorsun?" Başımı hafifçe kaldırdım.

"Bu saydıkların, bana az önce söylediğin şey," Sesimi biraz düşürdüm. "Benim de sana olan hislerim..." Boğazımı temizledim. "Bunlar yeterli değil, Karan."

"Niye yeterli olmasın, Feride?" Sesi bir anda heyecanla yükselmişti. Paniklediğini düşündüm. Gözlerini kapatıp burnundan bir nefes verdi. "Bak, hatalı olduğumu biliyorum," Sesi daha kontrollüydü. Gözlerini açıp yeniden bana baktı. "Ama düzeltmeme izin vermezsen-" Başımı iki yana doğru sallayarak lafına atladım.

"Benim için yeterli kalmıyor." Kaşlarımı kaldırdım. "Üzgünüm."

"Az önce bana beni sevdiğini söyledin." Yüzü ve sesi hayret doluydu. Ağırca kabul ettim.

"Evet." Duraksayıp bakışlarımı iki gözü arasında hızlıca oynattıktan sonra devam ettim. "Ve seni seviyor olmam, yaptıklarını kabulleneceğim anlamına gelmiyor. Bencilce davrandın. Beni kırdın, Karan." İnsan sevdiği birine kırılırdı. Gömleğinin yakalarına baktım. "O yüzden şimdi gitmek istiyorum."

"Feride." Bana doğru bir adım atarak yaklaşmasıyla kafamı öbür tarafa çevirip uzağa baktım. Daha fazla konuşmak istemediğimi göstermeye çalıştım. Elleriyle yüzünü sıvazlayıp tekrar bana baktığını hissettim. "Pekâlâ." Gözlerimi ona çevirdiğimde kafasını yavaşça salladığını gördüm. Kalbim sıkışmaya başlamıştı sanki. "Ben konuşmak isterdim. Fakat sen bunu istemiyorsan seni zorlayamam." Bir adım geriye çekildi. Yutkundum.

"Teşekkür ederim." Sesimin fısıltıyla çıkmasını umursayacak halde değildim. Başka bir şey demeye cesaretim yoktu. Boğazımdaki yumrunun buna müsaade edeceğine güvenemiyordum.

Ona bakmadan hızlıca terastan içeriye geçtim. Diğerleriyle oturduğum masaya giderek acilen eve dönmem gerektiğini belirttim. O anda ne bahane uydurduğumun bile farkında olmayarak kabanımı elime aldım. Hızlıca hepsiyle öpüştükten ve mutlu yıl dileklerimi yarım ağız ilettikten sonra çıkışa yöneldim. Dolmak için bekleyen gözlerimle evin yolunu tuttum.







Dizlerimi yukarı çekerek ayak tabanlarımı sandalyenin oturduğum yerine bastırdım. Kucağımdan kayıp yere sürtünen battaniyeyi çekiştirerek düzelttim. Kendime yaptığım bitki çayından bir yudum alarak kupayı solumdaki masaya koydum. Derin bir nefes verip kollarımı dizlerimin etrafına sararak dizlerime yaslandım. Başımı kaldırarak gökyüzüne bakmaya başladım.

Beni seviyordu. İçime bir kıpırtı yayıldı. Hislerimin karşılıklı olduğunu bilmek, benim için tarif edilemezdi. Bu, önceki emin olamayışım gibi değildi. Bana aktardığı duyguların gerçek olduğuna inanıyordum. Konuşurken ve gözlerimin içine bakarken bunu bana hissettirmişti. Belki de aptal tarafım inanmak istiyordu, karar veremiyordum. Karşı çıkmak için hazır bekleyen tarafımı susturdum. Daha önce kimseye karşı böyle güçlü bir his duymamıştım. Aşk nedir bilmiyordum. Eğer ki Karan'a duyduğum şey aşk idiyse, aşıktım. Yanındayken ona bakmak bile yetmiyordu sanki. İnsani bir davranış olan nefes alışını, gözlerini refleks olarak kırparken salınan kirpiklerini, güldüğünde çukurlaşan gamzelerini bile gözümü dikerek izlemek istiyordum. Kulaklarımdan sesi, burnumdan kokusu eksik olmasın istiyordum.

Kader OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin