Multimediyada, Feride'nin 2.gün giydiği kıyafet var.
Sevgili okurlar, keyifli okumalar dilerim.
“Sunumunuz çok iyiydi, Feride. Denk gelme fırsatı bulursam, arkadaşını da tebrik etmek isterim.” Çatalı tabağımın kenarına bırakarak Karan Bey’e baktım.
“Teşekkürler, Karan Bey. Tabii, isterseniz ben de iletebilirim.” Suyumdan bir yudum alıp devam ettim. “Sizin konuşmanız da oldukça etkileyiciydi. Kulağıma küpe olacak pek çok şey barındırıyor.”
“Böyle düşünmene sevindim. Umarım ki dinleyenlere ufak da olsa bir şeyler katmışımdır.”
“Ondan hiç şüpheniz olmasın, Karan Bey. Ben bir öğrenci ve genç kesimin içinden biri olarak söylüyorum, hep dediğim gibi, sadece şirketiniz, başarılarınız gibi unsurların hikayesinin yanında, yol gösterici ve öğretici içeriği fazla olan bir konuşmaydı.” Kibarca gülümsedi.
“Ben sana şimdiden teşekkür etmek istiyorum, Feride.”
“Niçin?”
“Bırak haftayı tamamlamayı, günü bile sonlandırmadık henüz. Fakat programda en ufak bir pürüz olmadı. Ev sahibi sayılmama rağmen, bir kere bile etkinliğin gidişatı veya durumu hakkında düşünmedim. Seyircilerden biri olarak koltuğa oturdum ve sıram geldiğinde konuştum. Hepsi bu. Misafir gibiydim hatta.” Erkeksi bir tınıyla güldü. “Bu kadar özverili çalışıp, ortaya böyle bir iş çıkardığın için teşekkür ederim, Feride.”
Karan Bey’den bunları duymak kıymetliydi. Aynı zamanda da kendime güvenimi okşamıştı. Yine de içimdeki rezil edici sevinci belli etmeyecek şekilde oturup hafif bir gülümsemeyle onu dinliyordum.
“Ben, bana böyle bir şans verdiğiniz için teşekkür ederim, Karan Bey. Siz ve sizin gibi değerli iş insanlarıyla bir araya gelmemi sağladınız. Az da olsa sizin dünyanıza girip, gözlemleme fırsatı bulduğum şeyler oldu. Bunlar için teşekkür ediyorum.”
“Etkinlikte en boş günün hangisi?” Bir anda konuyu değiştirmesine şaşırdım.
“Perşembe.”
“Güzel. Konuşma yaptıktan sonra seni bekler miyim, bilmiyorum. Ben burada olursam birlikte gideriz. Değilsem de şoför seninle ilgilenir. Burada işin bittiğinde, şirkete gel. Seninle konuşmak istediğim bir şey var.” Kaşlarım havalandı. Benimle ne konuşacaktı ki? Hem de şirkete çağırıyordu.
“Neyle alakalı, Karan Bey?” Tek kaşımı hafifçe kaldırarak sormuştum.
“Geldiğinde öğrenirsin.”
“Pekala.” İlginçti. Şimdiden öğrenemeyeceğime göre, diyecek bir şeyim kalmıyordu. Masa sessizliğe büründü. Yemeğimi yemeye devam ettim.
Yine pek konuşmadan yemeğimizi bitirip restorandan ayrıldık. Şoför beni Sude’nin evine bırakacaktı. Arabaya yönelirken, Karan Bey’in de aynı arabaya bindiğini gördüm. Herhalde önce onu bırakacaktık. Benim de arabaya binmemle hareket ettik.
Araba Sudelerin apartmanının önünde durdu. Dönüp Karan Bey’e baktım.
“Sen git, ben seni burada bekleyeceğim.” Anlam veremeyerek kaşlarımı çattım. “Dersin bittiğinde birlikte döneriz.” Yanında rahat hissetsem de bazen çekiniyordum ve bu da ona soru sormamı engelliyordu. Sebebini her zamanki gibi anlayamasam da onaylayarak arabadan indim ve apartmana yöneldim.
Sude’nin ödevlerini yaparken, Karan Bey’in aşağıda beni bekleyeceğini söylemesini düşünüyordum. Demek o yüzden arabaya binmişti. Ben de onu okula veya şirkete bırakacaklar sanmıştım. İyi ama neden beni aşağıda bekleyecekti? Sadece şoför de beni bekleyebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Oyunu
RomanceEndüstri mühendisliği 2.sınıf öğrencisi olan Feride Aytuğ, kendi halinde ve sevdikleriyle çevrili olan küçük dünyasında, okulu ve yaptığı ufak tefek işler arasında gidip gelerek yaşamaktadır. Bir gün yolu, öğrencisi olduğu üniversitenin büyük bağışç...