BÖLÜM 28

42.6K 1.9K 555
                                    

Herkese yeniden merhaba!

Feride'nin kıyafeti multimedyada.

Şimdiye kadarki en uzun bölümümüz bu oldu. Keyif almanızı dilerim :)

Vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştık. Evime yakın bir konumda olsak da Ela, yalnız yürümemi istememişti. Beni eve bırakmak için evime doğru yol alırken onu, bizde kalması için ikna etmiştim. Bu tarz aktiviteleri sık sık yapardık. Benim vaktim olduğunda. Artık Karan Bey sayesinde öyle bir vaktim olmuyordu. Aslında vaktimin kalmamasının esas sebebi staj olsa da, aklım bu sebebi Karan Bey ile bağdaştırıyordu. İstemsizce yine onu düşünmeye başlamıştım. Bana söylediklerini düşünmeyi ertelesem de -gece yastığa kafamı koyduğumda düşünüp kendimi uykusuz bırakmayı planlıyordum-, asansörün beni içine hapsetmesini beklerken gözlerime bakışı, gözümün önünden gitmiyordu. Ben asansöre binmeden önce, eve geldiğimde haber vermemi istediğini hatırlayıverdim. Ela, verdiğim pijamaları giyerken çantamdan telefonumu çıkardım. Karan Bey'den bir cevapsız çağrı olduğunu görünce dudağımı ısırdım. Aceleyle rehberden adını seçip mesaj yazma seçeneğine bastım.

* İyi geceler, Karan Bey. Eve şimdi geldim. *

Telefonum çalmaya başladı. Beni arıyordu. Ela'yla göz göze geldik. 'Kim o,' der gibi baktı. Gözlerimi kısıp samimiyetsiz bir şekilde güldüm. Önemsiz gibi gösterdiğimi umuyordum. Elimle cipsleri hazır etmesini işaret ederek balkona çıktım. Derin bir nefes verip aramasını cevaplayarak kulağıma götürdüm.

"Efendim, Karan Bey?"

"Feride, eve gittiğini söyleyince arayıp sesini duymak istedim. Bu saate kadar haber vermediğin için merak ettim aynı zamanda."

"Dışarıdaydım. Biliyorsunuz. Eve gelince haber vermemi istediğiniz için eve gelene kadar yazmadım. Aramanızı da görmemişim." Tuhaf bir sessizlik oluştu. "Siz ne yapıyorsunuz?" Sorum nedense yavan gelmişti. Belki de daha önce böyle konuşmadığımız için garipsemiştim. Farklı olan neydi bilmiyorum ama öyle hissediyordum.

"Şirketteyim ben." Kaşlarım kalktı.

"Hala mı?" Sesimle şaşkınlığımı desteklemiştim.

"Evet, yetiştirmem gereken işler var. Seni aramak için telefonu elime aldığımda, uzun süredir ara vermeden bilgisayar ekranına bakıyor olduğumu fark ettim." Sıkıntılı bir nefes verdi. Sesindeki yorgunluğu o zaman fark ettim. Gözlerim sokakta gezindi.

"Biraz ara mı verseniz acaba?" Gözlerim kısıldı. "Çok kahve içmiyorsunuz, değil mi?" Çalışırken kendini kahveye vurmak gibi bir huyu vardı ve midesini düşünmesi gerektiğine inanıyordum. Aklıma gelen şeyle devam ettim. "Karan Bey, yemek yediniz umarım." Karşı taraftan erkeksi tınısıyla güldü.

"Aç değilim, Feride. Kahve için istediğin cevabı veremeyeceğim." Abartılı bir şekilde nefes verişime güldü. "Seninle konuşurken ara veriyor sayılırım."

"Pekala. Ben sizi düşündüğüm için öyle söylemiştim." Gözlerinin parıldadığı hissini geçirmişti bana. Kendimi tutamadım. "Kahveyi az içmeye çalışın hiç değilse."

"Teşekkür ederim, Feride." Derinden gelen ses tonuyla ekledi. "Beni düşündüğün için." Karşımdayken beni etkilemesini anlıyordum. Fakat sesinin bu kadar etkileyici olmasına sinirlenmeye başlıyordum. "Uyuyacak mısın?" Parmaklarımı saç diplerimden geçirdim.

"Henüz değil. Ela, bu gece yatılı misafirim." Gülümseyerek konuştum.

"Siz hanımlara iyi eğlenceler diliyorum." Güldüm.

Kader OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin