Herkese merhaba!
Keyifli okumalar dilerim :)
Duyduklarıma karşı hissettiğim şaşkınlık, dümdüz bakmak dışında bir tepki vermeme engel oldu. Karan Bey benim ne zamandır almak için çalıştığım bursu bana vermek mi istiyordu? Konuşmaya devam etti.
“Esasen biz bunu Savaş Hoca’yla konuştuk. Okulun sana burs vermesi gerektiğini önerdim. Çünkü söylediğim gibi, seni araştırmıştım. Ayrıca seninle oturup sohbet ettiğimizde düşüncelerini, anlattıklarını oldukça beğendim. Anlayacağın, o sohbetler bir nevi soru işaretlerimi gidermek içindi. Derslerine bu kadar çalışman yetmezmiş gibi üstüne okul dışı işlerde çalışıyor, okul için de yardımlarda bulunuyorsun. İnceleyince, bunları bir kez olsun asmadığını da gördüm.
"Bu sebeple Savaş Bey’le konuşunca, onun da okul bursunu sana vermek istediğini öğrendim. Fakat daha dönemin başı olduğu için, yıl sonu ortalamasına bakılarak verilen bu bursu alman haksızlık olurdu. Bu yüzden her sene birkaç öğrenci seçerek şirketimiz adına verdiğim bursa, bu sene seni dahil etmek istedim. Tamamen benim inisiyatifimde olduğu için, yıl sonu ortalamasını beklememize gerek yok.”
Şirketlerin, kurumların öğrencilere verdiği burslardan haberim vardı. Fakat alabilmek için başvurmak gerekiyordu ve ben bana çıkmayacağı düşüncesiyle başvurmaya dahi yeltenmemiştim.
“Ne diyorsun, Feride?” Koltuğumda öne kaydım. Ellerimi dizlerimin üstünde birleştirdim.
“Şaşkınım. Buraya gelirken böyle bir konuşma planladığınız aklımın ucundan geçmezdi. Fakat çok sevindim, Karan Bey. Fikirlerimi bildiğinizden, ne kadar sevindiğimi de anladığınızı düşünüyorum. Beni buna layık gördüğünüz için ne kadar teşekkür etsem az.” Saçmalamak istemiyordum. İçimde daha fazlası vardı. Fakat kendimi tuttum.
“Kabul ediyorsun yani?” Gülümsemesine baktım. Kafamı sallayarak göz teması kurdum.
“Kabul ediyorum, Karan Bey.” Kaşlarını kaldırdı. Gözleri parıltılı bakıyordu. Karşılık olarak ben de dişlerimi göstererek gülümsedim.
“Harika! Senden isteyeceğimiz belgeleri söyleyeyim o zaman.” Bana verdiği listeye baktım. Önümüzdeki hafta elinde hazır olacaklarını söyledim. Ceketimin cebindeki telefon titredi. Çıkarıp baktığımda Burak’ın arıyor olduğunu gördüm. Karan Bey’e döndüm.
“Affedersiniz.” Aramayı cevaplayıp telefonu kulağıma götürdüm.
“Alo. Naber, Feride?”
“İyiyim, sen nasılsın?”
“Ben de iyiyim. Okuldayım. Seni aradı gözlerim. Konferans salonuna gittim fakat dans gösterisi varmış. Sen de yoktun.”
“Evet, gösteri var diye çıktım ben.”
“Okulda mısın hala? Oturalım mı bir yerde, aç mısın?”
“Okulda değilim, Burak.” Karan Bey gözlerini bana çevirdi.
“E ben yanına geleyim, öyle buluşalım. Neredesin?” Ne diyecektim şimdi?
“Ben şu an Karan Bey’le birlikteyim.” Karan Bey beni dinlemiyor olsaydı farklı bir şey söyleyebilirdim. Burak’la uğraşmak istemiyordum çünkü. Fakat sonra dürüst olmanın daha doğru olduğuna karar verdim. Gözlerini gözlerime kenetledi. Şunu yapmasa olmuyor muydu?
Burak bana bir şey söylemişti ama Karan Bey’e daldığım için anlamamıştım.
“Affedersin, Burak. Söylediklerini kaçırdım. Tekrarlar mısın?” Karan Bey hafif bir öksürmeyle gülerek kafasını eğdi. Beynim buharlaşmış gibiydi. Sinir bozucu adam.
![](https://img.wattpad.com/cover/236398360-288-k556691.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Oyunu
RomanceEndüstri mühendisliği 2.sınıf öğrencisi olan Feride Aytuğ, kendi halinde ve sevdikleriyle çevrili olan küçük dünyasında, okulu ve yaptığı ufak tefek işler arasında gidip gelerek yaşamaktadır. Bir gün yolu, öğrencisi olduğu üniversitenin büyük bağışç...