Merhaba! Yeni bölümle karşınızdayım.
Feride'nin bugünkü kıyafeti multimedyada. Ben göğsünün daha kapalı olduğunu düşünerek seçtim. Dilerseniz, siz de öyle düşünebilirsiniz :)
Keyifli okumalar dilerim.
Otobüsün trafiğe takılmasıyla derse yetişememekten korktuğum için, otobüsten iner inmez koşmaya başladım. Nefes nefese kalarak amfiye girmeyi başarmıştım. Kendisinden bir saniye dahi geç kalmamıza katlanamayan bir hocamız vardı. En ön sırada yer kapmış olan Ela'nın yanındaki boşluğu görünce oraya yerleştim.
"Ooo, bu ne şıklık böyle? Anlayalım." Gözlerimi devirdim.
"Sana da günaydın."
"Gözlerimi kamaştırdığın için formaliteyi es geçmek istemiştim. Şaka bir yana, bugün böyle giyinmenin bir sebebi var mı?" Nefesimi düzenlemek için derin bir nefes alıp verdim. Soluk soluğaydım. Sesimin normal çıkması için boğazımı temizleyip Ela'ya döndüm.
"Bugün bir toplantıya katılacağım. Karan Bey rica etti. Çok heyecanlıyım, Ela. Ya yüzüme, gözüme bulaştırırsam? Karan Bey, asistanına toplantıya katılmamasını söyledi. Bana yardım edecek kimse de yok."
Dudaklarımı sarkıtarak önümdeki deftere birkaç karalama yaptım.
"Karan Bey, bunları düşünebilecek biri, Feride. Senin bunları yapabileceğini düşünmese, senden niye bunu istesin? Her şeyden önce, kendini düşünmek zorunda. Sözüm meclisten dışarı, beceriksiz biriyle toplantıya katılıp kendini riske atmaz. Sevineceğin yerde dudak sarkıtıyorsun." Omzuyla omzuma hafifçe vurdu. "Bakıyorum da, Karan Bey'in sana oldukça güveniyor." Koluna çimdik attım.
"Ela, o benim Karan Bey'im falan değil. Ne biçim konuşuyorsun?"
"Konuşmak demişken, konuşuyor musunuz akşamları? Mesajlaşıyor musunuz hiç?" Gözlerimi büyüttüm.
"Bunları sana ne düşündürüyor, merak ediyorum."
"Gözlerindeki parıltı ve konuşurken heyecanlanman." Hiç sektirmeden cevap verdi. Hayretle kaşlarım kalktı. Ağzımı açamadan konuşmaya devam etti. "Bana hiçbir şey anlatmıyorsun ki, anca kendi kendime yorum yapıyorum. Üstüne bir de bana kızıyorsun. Bilgi vermezsen, ben de böyle konuşurum tabii."
"İyi de, Elacığım, bir şey yok ki sana anlatayım. Kafanda ne oluşturdun, bilmiyorum ama Karan Bey ve benim-"
"Evet, evet. Oldukça profesyonel bir ilişkiniz var. Biliyorum, Feride." Baygınca lafımı kesmişti.
"Aramızda bir şey yok diyecektim." Bana kırgın olduğunu hissettim. İyi de, ben bir şey yapmamıştım ki.
"Neyse, Feride. Senin kararın, tabii ki saygı duyacağım. Paylaşmak istemiyorsan paylaşmamana alınamam sonuçta."
Şaşkınlık içindeydim. Her şeyi yanlış anlamıştı. Sırtımı düzeltip dizlerimi ona çevirerek konuşmaya hazırlanmıştım ki Emel Hoca sınıfa girdi. Ela, bana tavırlı olduğunu belirtir şekilde önüne dönmüştü. Harika.
Biten dersin ardından bahçeye çıkmıştık. Fakat, Ela hala benimle konuşmuyordu. Bana, olmayan bir sebepten alınması beni üzmüştü ve ona durumu açıklamam gerekiyordu.
"Ela." Koluna dokundum. Bana dönüp gözlerime baktı. "Bak, yanlış anladın. Kendimi açıklamak-"
Elimde tuttuğum telefon çaldı. Karan Bey arıyordu. Telefonun ekranının açıkta durması sayesinde, Ela arayanı görmüştü. Suratından alaylı bir ifade geçti. Gözleri 'ben sana söylemiştim,' der gibi bakıyordu. Durup ona yanlış anladığını anlatmak isterdim fakat Karan Bey'in söyleyeceği şeyler önemli olabilirdi. Aramayı yanıtladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Oyunu
RomanceEndüstri mühendisliği 2.sınıf öğrencisi olan Feride Aytuğ, kendi halinde ve sevdikleriyle çevrili olan küçük dünyasında, okulu ve yaptığı ufak tefek işler arasında gidip gelerek yaşamaktadır. Bir gün yolu, öğrencisi olduğu üniversitenin büyük bağışç...