Herkese merhaba. Bu, benim ilk hikayem. Satır arası yorumlarınızı ve desteğinizi bekliyorum.
Buraya başlama tarihinizi bırakırsanız beni mutlu edersiniz.
İyi okumalar dilerim.
Saatime göz ucuyla bakarken dirseklerimi masaya dayadım. Öğrencimin önündeki soruları çözmeyi bitirmesini bekliyordum. Son yirmi dakikanın içindeydik ve bir saat sonraki dersime yetişeceğimi düşünüyordum. Bugünkü planım çok yoğundu. Okuldaki derslerime girdikten sonra haftada üç gün çalıştığım üniversite kütüphanesindeki işime gidecektim. Bu programın içinde özel ders de veriyor olmak bazen yorucu olsa da kendi harçlığımı çıkarmayı seviyordum. Durumumuzun el veriyor olmasına rağmen sebepsizce ailemden para istemeye çekinen bir yapım vardı. Ayrıca bir vakıf üniversitesinde yarı burslu olarak okuduğumdan elimden geldikçe aileme yük olmamaya çalışıyorum. Bu sene tam burs kazanabilmek için oldukça yoğun bir şekilde derslerime asılıyordum. Ortalamamı tutturabilirsem bu şansı kazanma imkanım olacaktı.
"Bitirdim, Feride abla." Düşüncelerimi bölen, öğrencim Sude'nin verdiğim soruları bitirdiğini söyleyen cümlesiydi.
"Bir bakalım neler yapmışsın," diyerek kağıda eğildim. Çözümlerinde tek tek göz gezdirdim ve hata yapmadan hepsini çözebildiğini gördüm. Gururla yanağından bir makas alıp,
"Aferin, güzel kızım. Hepsini doğru çözmüşsün," dedim. Hemen yanakları pembeleşti ve çocuksu sevinciyle yüzüme bakıp gülümsedi. Henüz on bir yaşında olsa da çok olgun bir kızdı ve o kadar sevgi doluydu ki, o minik kalbinin neresine bu kadar sevgiyi sığdırdığına hayret ederdiniz.Bir sonraki dersimizle ilgili programımızı yaptıktan sonra eşyalarını toplamasına yardım ettim ve annesiyle kısa bir sohbetin ardından vedalaşarak kabanımı giyip evlerinden çıktım. Apartmandan dışarı çıkmamla telefonumu cebimden çıkardım. Ekranını açıp parmağımı alfabetik rehber sırasında gezdirirken önüme çıkan Cengiz'in adını es geçerek Ela'nın numarasının üstüne geldim. İkisi de benim en yakın arkadaşımdı. Genel olarak insanlarla anlaşmakta sıkıntım yoktu fakat sırf bu ikisi varken başka kimseye ihtiyacım olduğunu hissetmiyordum. Onlar benim canım, kanımdı. Nokta. Esasen şu an yemeğimi Cengiz'le yemek istesem de kendisi yelken kulübündeydi ve bir hafta boyunca Marmaris'te yapılacak kupa yarışlarına hazırlanacaklardı, burada yoktu. Otobüs durağına yürürken derste olduğunu bildiğim Ela'ya, otobüse binmek üzere olduğumu ve okulun oradaki kafeye varacağım zamanı belirten bir mesaj atarak telefonumu geri cebime koydum. Şanslıydım ki durağa geldikten kısa bir süre sonra otobüs gelmişti ve hemen kendimi otobüse attım.
Ela ile buluşacağımız kafeye gelince mesaj atarak onu beklediğimi söyledim. Kafenin bahçesinde bulunan masalardan birine oturup bir sigara yaktım. Beni gören garsonun yanıma gelmesiyle önceden mesajda kararlaştırdığımız üzere siparişimizi verdim. Garson siparişi alıp topuklarında dönerek yanımdan ayrıldı. Etrafa göz gezdirirken yakınımdaki bir masada oturan bir grup öğrenciden birkaçını tanımamla onlara ufak bir selam verdim. Birkaç cümlelik uzaktan uzağa sohbetimiz sırasında Ela, sarı renginde kıvırcık saçları ve ışıl ışıl mavi gözleriyle az ötemde belirdi. Koyu renk süet kabanı, kabanından görünmeyen eteğinin altına giydiği siyah külotlu çorabı ve kabanı gibi süet olan topuklu botlarıyla her zamanki gibi çok hoş görünüyordu. Benim güzel sarışınım.
Yanıma koşar adım gelerek bana sarılıp karşımdaki sandalyeye oturdu. Sırtını sandalyesine yasladıktan sonra sıkıntılı bir nefes vererek, "Sanırım bu dersten fena patlayacağım," dedi. O sırada garson siparişlerimizi getirip önümüze bıraktı. "Açlıktan ölüyorum, Feride," diyerek eline aldığı çatalı köri soslu tavuğa batırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Oyunu
RomanceEndüstri mühendisliği 2.sınıf öğrencisi olan Feride Aytuğ, kendi halinde ve sevdikleriyle çevrili olan küçük dünyasında, okulu ve yaptığı ufak tefek işler arasında gidip gelerek yaşamaktadır. Bir gün yolu, öğrencisi olduğu üniversitenin büyük bağışç...