BÖLÜM 29

41.3K 2K 581
                                        

Merhaba, canlar!

Multimedyada Feride'nin bugünkü üstünü görüyoruz.

Keyifli okumalar dilerim :)


Kütüphane masasındaki eşyalarımı el yordamıyla şöyle bir düzeltip sandalyemin arkasına astığım kabanımı üstüme geçirdim. Elimden geldiğince sessiz olmaya çalışarak kütüphanenin çıkışına ilerliyordum. Yürürken saatime baktığımda, gayet tatmin edici bir vakittir ders çalıştığımı gördüm. Okula gelmiştim fakat canım derse girmek istememişti. Arkadaşlarım derse girene kadar onlarla oturmuş, sonra da hiç değilse eksiklerimi kapatayım diye kütüphaneye gelmiştim. Şimdi ise ufak bir mola verip kahve içmek istemiştim.

Elime aldığım karton bardaktaki kahveyle bank bulmak için etrafıma bakınıyordum. Sonunda gözüme kestirdiğim bir tanesine adımlayacakken arkamdan biri bana dokundu. Geriye dönüp baktığımda bunun, dün hoca tarafından eşleştirildiğim fakat tanımadığım kız olduğunu gördüm. E-postaya bakarken adına bile dikkat etmemiştim. Sarı saçları ve yeşil gözleri vardı. Burnunun üstünden yanaklarının kenarlarına kadar yayılan çillere takıldı gözlerim. Boyu benden uzundu fakat sağlıklı durmayacak kadar zayıf bir kızdı.

"Merhaba. Feride?" Kafamı sallayarak, tedirgince söylediği adımı doğruladım. Tebessüm etti.

"Merhaba." Elini uzattı.

"Ben Selin." Gülümseyerek elini sıktım. Gözleri ise şehla bakıyordu.

"Memnun oldum, Selin." Elimi serbest bırakmasıyla, kollarımı göğsümün altında birleştirdim. Üşümüştüm.

"Sana denk geldiğime sevindim. Tanışmadığımız için numaran yok bende. Mail üzerinden ulaşmayı düşünüyordum ki karşıma çıktın. Ödev için planlama yapmalıyız bence. Bunu konuşmak için seni arıyordum." Fazla neşeli ve heyecanla konuşan biriydi. Dudağımı ıslattım.

"Haklısın. Ne kadar erken başlarsak o kadar rahat çalışırız."

"Haydi konuşalım öyleyse!" Anlamadığım bir coşkuyla karşılık verdi. Hafif bir şaşırma yaşasam da kendimi toparladım.

"Ayak üstü konuşmanın pek sağlıklı olacağını düşünmüyorum. Ayrıca Burak'a da haber vermeliyiz." Adını söylemek içimi sıkmıştı. Fakat aynı grupta ödev yapacaktık. Bu yüzden olaya duygularımı karıştırmamalıydım.

"Çağıralım gelsin." Alnımı kaşıdım.

"Bildiğim kadarıyla, Burak şu an derste. Fakat yine de bir bakarım. Kütüphanede eşyalarım var, alıp geleyim." Arkamı dönüp kütüphaneye yürümeye başladım. Bu kızdan kurtulma şansımı şimdi kullanmayı seçerek, istediğini yapmaya karar verdim. Grubumu kendim seçebilseydim böyle olmazdı. Artık tadım kaçtığı için içmek istemediğim kahveyi, oflayarak yakındaki bir çöp kutusuna attım. Burak'ı aramak için telefonumu cebimden çıkardım.

Dirseği masaya dayalı olan elimi alnıma koydum. Bıkkın bakışlarla Burak ve Selin'in arasındaki atışmanın bitmesini bekliyordum. Kütüphaneye giderken Burak'ı aradığımda, onu aradığım için çok sevindiğini söylemiş ve hemen dersten çıkarak yanımıza gelmişti. Selin, çalışmak için evlerine gitmemizi önerse de gözlerimi büyüterek farklı bir alternatif sunmuştum. Sonuç olarak, okulun karşısındaki rahat kafede oturuyorduk. Selin, projeye isimlerimizi alfabetik sırayla yazmamızı önerirken, Burak öğrenci numaralarımıza göre sıralamamızı savunuyordu. Gözlerimi devirdim. Ne fark ederdi ki? Kendimi fazlasıyla yorgun hissediyordum. Kan değerlerimin düşük olmasından ötürü olabilirdi. O yüzden aralarındaki saçma bir şekilde hararetli olan tartışmaya müdahale dahi etmek istemiyordum. Telefonum çaldı. Can simidi misali, telefonumu sıkıca tutup ayağa fırladım.

Kader OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin