Herkese merhaba!
Keyif aldığınız bir okuma olmasını dilerim.
"Off!" Elimden kalemi sertçe masaya bırakırken, kendimi de ondan aşağı kalmayan bir keskinlikle geriye yasladım. Karan gözlerini baydı.
"Haydi Feride, dikkatini verirsen rahatlıkla yaparsın bunu." Gözlerimi Karan'a çevirdim. Her şeyi anlayıp yapabiliyor oluşu sinirimi bozuverdi birden.
"Sen de hiç yardımcı olmadan öylece izle ama!" Kısık gözlerime şaşkınlıkla baktı.
"Kendin yaparsan daha iyi öğrenirsin. Biraz dene, takıldığın yerde ben de yardım ederim." Dudak büktüm mızmız bir edayla.
"İyi ama ben hiç anlamadım ki yapayım..." Final zamanı yaklaşıyordu ve şimdiye kadarki üniversite hayatım boyunca beni belki de en çok zorlayan derslerden biriydi bugünün yıldızı. Vizeden şansa aldığım notun altına düşmekten korkuyordum. Yine sabırla, bilmem kaçıncı kez başına oturduğum dersi (yine) anlayamadığımı fark edince Karan'ı arayıp telefonda ona neredeyse ağladım. Sağ olsun, benimle ders çalışmak (veya bana ders çalıştırmak) gibi sıkıcı bir aktiviteden kaçmamıştı. "Bana anlatsana." Sesimi içli içli çıkarmaya uğraşırken gözlerimi kırpıştırdım. Karan anlık bir afallamayla baksa da kendini toparlayıp göğsünü şişirdi. Kaleme uzandığı zaman gülümsedim. Hafiften omzuna yasladığım başımı oraya sürttüm. Elimi de bacağının üst kısmına koymuştum. "Teşekkür ederim."
"Feride," dedi uyarı dolu bir tonda. Kendimi hemen geriye çekip yüzüne baktım. "Ders çalışıyoruz." Önümüzdeki kağıtları işaret etti. "Ciddiyet." Ağzımı açıp kapattım. Sonra bunu tekrarladım. Yüzüme ateşiyle yüklenmeye hazırlanan sinir ve utancın hissiyle kollarımı haşince bağlarken kaşlarımı çattım.
"İyi, bundan sonra tek bir yakınlık gösterirsem ne olsun!" Sanki aklım fikrim başka yerlerdeymiş gibi... Karan oturduğum yerin altına elini koyarak sandalyemi iyice kendine çekerken tepki bile veremedim. Konuşmasıyla da bunu engelledi zaten.
"Bundan şikâyet etmiyorum." Başını bana eğdi. "Hiçbir zaman eder miyim?" Dudakları gülümserken utandığımı hissettim. "Ama önemli bir dersine çalışmamız lazım ve o güzel kafan herhangi bir şekilde dağılmamalı." Haklıydı, heyecanlanan yapımı saklamaya gerek duymuyordum artık. Saçlarımın üzerine hızlı bir öpücük bıraktı. Kendini bana yaklaştırdığına kokusu ciğerlerimi adeta mest etti. Sesini derinden gelen o tona büründürdü. "Ders çalışmayı bitirdikten sonra istediğin-"
"Öhö!" Konuşmasını bölmemle daha açıktan güldü. Kendini toparladı.
"Senin kaçıncı dersin bu, fazla değil mi normalden?" Gözlerini kısıp bir yere bakarken kafasında aldığım dersleri hesapladığı belliydi.
"Öyle, biliyorsun fazladan ders alıyorum." Bakışlarımı kağıtlara odakladım. "Bu ders de onlardan biri ve ortalamamı korumam, dersten kalmamam lazım." Karan başını salladı. "Alabileceğim kadar dersi şimdiden ve gelecekte alıp, son dönemlerde rahatlamak istiyorum." Dudaklarını ıslatışı gamzesini ortaya çıkardı.
"O zaman bana biraz müsaade et." Eline aldığı not kağıdıma göz attı. "Hatırlıyorum ve biliyorum bu konuyu, ama belki farklı bir yöntem vesaire vardır." 'Tamam' gibisinden başımı eğdim. O kâğıtta gözlerini bir o yana bir bu yana döndürürken ben de onu izleme şansımı kullandım. Kirpiklerine bakarken iç çektim. Yüzünde en sevdiğim yerin neresi olduğuna bir türlü karar veremiyordum. Keskin yüz hatları mı, içimi eriten gözleri mi, o gözleri çevreleyen gür kirpikleri mi, ortaya çıkışına bayıldığım gamzeleri mi, yoksa benim için her zaman öpülesi duran dudakları mı... Ben başımı elime yaslamış, bu dalgın düşüncelerdeyken Karan'ın izlediğim dudakları gülümsedi. "Feride."
![](https://img.wattpad.com/cover/236398360-288-k556691.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Oyunu
RomanceEndüstri mühendisliği 2.sınıf öğrencisi olan Feride Aytuğ, kendi halinde ve sevdikleriyle çevrili olan küçük dünyasında, okulu ve yaptığı ufak tefek işler arasında gidip gelerek yaşamaktadır. Bir gün yolu, öğrencisi olduğu üniversitenin büyük bağışç...