BÖLÜM 23

42.1K 1.8K 417
                                    

Merhaba! Yeni bölümle karşınızdayım.

Multimedyada Feride'nin bugünkü kıyafeti var.

Keyifli okumalar dilerim :)







Ela ile okuldan çıkmış, kırtasiyeye uğrayıp ders notlarını almaya gidiyorduk. Bugün haftanın en boş ders programına sahip olduğum gündü. Sabahın körüne konulan dersimiz sayesinde, insanların evlerinde kahvaltı etmek için uyandıkları bir saatte dersimiz bitmişti. Öğle yemeği saatine daha vakit olduğu için, yemekten önce kırtasiye işimizi halletmeye karar vermiştik.

"Staj nasıl gidiyor? Yüzünü gören cennetlik. Allah'tan derslere geliyorsun da anca o zaman görebiliyorum seni." Ela'nın dediklerine güldüm.

"İyi gidiyor, sanırım. Değerli bilgiler öğreniyorum. Yeni başlamış olsam da orada çalışmaktan gerçekten çok keyif alıyorum. Umarım onlar da benden memnundur." İç geçirdim. Ekstra bir hayranlık beslemelerini, bana bayılmalarını falan istemiyordum. Yaptığım işi batırmamam yeterliydi.

"En azından Karan'ın memnun olduğu bir gerçek. Yoksa seni öyle bir toplantıya çağırmaz. Hele ki asistanına gelmemesini söylemez. Adama iş anlamında bir ışık veriyorsun anlaşılan."

"Işık veriyor muyum bilemem ama benim hiçbir şikayetim yok. Beni istemesi güzel bir şey benim için." Duraksadım. "Yani beni istemesi derken, öyle şey değil. Ben, yani, beni istemek-" Panik içinde söylediğimin yanlış anlaşılmaması için uğraşırken daha büyük bir yanlışlığa yol açmıştım.

"Bir şey olmuş!" Tepkilerimin üstüne, Ela'nın yürümeyi bırakıp tiz sesiyle haykırışı sokakta yankılandı.

"Ne alakası var, Ela?" Gözlerimi kaçırarak konuştum. Ne diyecektim ki? Ortada bir şey olduğu da yoktu. Sadece benim aşırı tepkilerim vardı. Daha kontrollü olmayı ve ağzımı tutmayı öğrenmeliydim.

"Şu an böyle bir cevap verdiğine göre, kesinlikle eminim. Dökül." Keskin gözlerini üstüme sabitlemişti. Bakışlarından 'ben yutmam,' mesajı veriyordu. Yanaklarımı şişirerek nefesimi üfledim. Aramızda az bir mesafe kalan kırtasiyeyi parmağımı havaya kaldırıp işaret ettim.

"Haydi, kırtasiyeye gelmişiz bile."

"Feride." Uyarır tonla adımı telaffuz ettikten sonra, kollarını göğsünün altında birleştirip tek kaşını kaldırmıştı. Bıkkınca gözlerimi çevirdim.

"Tamam, önce şu işi halledelim. Sonra okulun oraya gidip senin dersini beklerken oturduğumuzda anlatırım." İşaret parmağını bana doğru kaldırdı.

"Bu sefer kaçmayacaksın, ona göre." Bakışlarıyla söylediklerini destekledi. Kabul ederek kafamı salladım. Önümüze dönüp yürümeye devam ettik. İyi de, Ela'ya ne anlatacaktım ki?

Kendine tamamıyla yeşil renkten oluşan bir salata tabağı söylemişti. Şüpheli bir şekilde gözlerimi kıstım.

"Yoksa yine renklere göre diyete mi başladın?"

"Evet, bugün yeşil yeme günüm." Gözlerimi devirdim. Sıkıldıkça farklı diyetler deniyordu. Bu renk diyeti, en çok denediğiydi. Sadece deneme konusundaki istikrarını, uygulama konusunda görebilseydik belki de sürekli başa dönmesine gerek kalmayacaktı. Umarım bu sefer başarılı olurdu.

"Dinliyorum." Ciddiydi. Hiç acıması yoktu.

"Yani ne anlatayım, bilmiyorum ki. Kafanda ne oluştu onu da kestiremiyorum."

"Yavrum, sen anlat ne olduğunu, ben anlarım zaten anlayacağımı." Masanın üzerinde birbirine kenetlediğim ellerime baktım. Sandalyemde öne doğru kaydım.

Kader OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin