Herkese merhaba! Feride'nin sözde giydiği elbiseyi multimedyaya koydum.
Keyifli okumalar dilerim :)
Programa devam ederken sıradaki konuşmacıyı davet edip kenara çekilmiştim. Ünlü bir spor giyim markasının Türkiye ithalatını yöneten bir beydi, sahnede konuşan.
Konuşmasını bitirmesini beklerken, aklıma Karan Bey'in içeri girmeden önce benimle nasıl dalga geçtiği süzüldü. Kırmızı yakışıyor, dediğinde anlamayıp saf saf kimden bahsettiğini sormuştum. Anlamıyorsan sussana, Feride. Sonra ne oldu? Daha fena utandın. Üstüne bir de, kırmızı giymediğimi belirtmiştim. Adam içinden nasıl dalga geçmiştir, kim bilir? Şimdi de bana bakıyordu zaten. Gittikçe yerin dibine geçmek istiyordum. Demin beni utandırdığı yetmezmiş gibi, şu an bakıyor olmasıyla beni daha çok zora sokuyordu. Neden böyle bakıyordu ki? Kaşları da çatılmıştı. Yine bir şey mi olmuştu? Fakat bu sefer bakışları tehlike dolu değil de, bir şeyi anlamlandırmaya çalışan bakışlardı.
Neler oluyor, diye etrafıma bakmamla, bana bakanın sadece Karan Bey olmadığını gördüm. Salonun hemen hepsi bana bakıyordu. Ne olmuştu? Beynim bomboş halde ben de onlara bakıyordum. Sol tarafıma baktığımda konuşmacının bitirmiş, ayakta dikilerek bana bakmakta olduğunu gördüm. Ah, şu an benim soru soruyor olmam gerekiyordu. Fakat ben uzaklara dalmış, Karan Bey'in bana söylediklerini düşünüyordum. Bu kadar kişinin önünde rezil oldum! Hem de çok fena. Mikrofon lazımdı. Sağ tarafa yönelmemle bir elin bana mikrofon uzatıyor olduğunu gördüm. Bu işle görevli olan öğrencilerden biriydi. Allah bilir, ne kadar dikilmişti orada?
Bir rüyadan uyanmışçasına, sersemlemiş ama aynı zamanda panik bir halde çocuğa yöneldim. Elinden mikrofonu alırken bana büyüttüğü gözleriyle bakıyordu. Mikrofonu kaptığım gibi geçmem gereken yere geçerek boğazımı temizledim. Sorusu olanlara söz hakkı vererek şu rezil soru-cevap kısmına geçtim.
Akışın devamında, şükürler olsun ki, başka bir sorun yaşanmamıştı. Kahve molasına çıktığımızda, Karan Bey bir problem olup olmadığını sordu ama ben onu geçiştirecek makul cevaplar vererek durumdan kurtuldum. Beni tanıştırmak istediği grubun yanına gelmemizle konu kapanmıştı zaten.
Tekrar içeri geçtik. Geriye son dört konuşmacı kalmıştı. Ayaklarım, sahnede ayakta dikilmekten ağrımaya başlamıştı, fakat şu an bu günün bitmesini beklemekten başka yapabileceğim bir şey yoktu.
Herkesin sırasını geçirmesiyle konuşma yapacaklar tamamlanmıştı. Günün sonuna gelirken benim katılanlara ve emeği olan herkese gerekli teşekkürleri etmemden sonra rektör Savaş Bey sahnedeydi. Programla ilgili bir kapanış konuşması yapıp bana da teşekkürlerini sunarak sahnenin yan tarafına geçti. Savaş Hoca'nın ardından, yerimi alıp etkinliğin sahibi, Karan Bey'i etkinlikle ilgili konuşma yapması için sahneye davet ettim. Ceketinin ortadaki düğmesini ilikleyip hızlı adımlarla sahneye yürüdü. Yanıma, kürsüye gelip mikrofonun başına geçti. Kenara çekilip konuşmasına izin verdim.
"Öncelikle böyle bir etkinliği okulunda yapmamı uygun gören sayın Savaş Peköz'e desteği ve yardımları için teşekkür ederim.
"Buradan hepinizin şu manzaraya bakmasını isterdim, doğrusu. Bulunduğum yerden salona baktığımda veya molalarda edindiğim izlenimleri göz önünde bulundurduğumda, öğrencilerimiz için beklediğimizden daha verimli geçtiğini, gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Gözlerinizdeki ışık, merak ve geleceğe dair sabırsızlıkla dolu o heyecan, bunların kanıtıdır. Hala böyle gençlerin olduğunu bilmek beni sevindiriyor. Sizler bizim geleceğimizsiniz. Katılımınız için en büyük teşekkür size. Mesleğinize olan bu heyecanınızı ve öğrenme hevesinizi asla kaybetmeyin.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Oyunu
RomanceEndüstri mühendisliği 2.sınıf öğrencisi olan Feride Aytuğ, kendi halinde ve sevdikleriyle çevrili olan küçük dünyasında, okulu ve yaptığı ufak tefek işler arasında gidip gelerek yaşamaktadır. Bir gün yolu, öğrencisi olduğu üniversitenin büyük bağışç...