BÖLÜM 54

19.3K 1.3K 338
                                    


Yeni sezonla herkes merhaba, sevgili okurlar!

Multimedya; Feride'nin okulu.

Keyifli okumalar dilerim :)

Ortada dönen bandın üzerinden bana göz kırpan kırmızı bavulumu kaptığım gibi çıkışa yöneldim. Elimdeki diğer valiz yeterince hızımı kesmiyormuş gibi, sırtımdaki çantanın yükü bu rahatsızlığımı katlıyordu. Her şeyi tek seferde götürmeye çalışırcasına eşya hazırlamaya girişmiştik. Sonucunda ise ellerim ve kollarım böylesine dolmuştu ve ben şimdiden yorulmuş hissediyordum.

Okulda çıkan bir sorun yüzünden -Erasmus'u kazanan öğrencilerden biri, gitmeye sayılı gün kala okulunu değiştirmişti- devlet tarafından verilen hibenin yatırılmasında geç kalınmıştı. Bir taraftan ablamın düğün telaşı, bir taraftan gitmeye hazırlanmak derken yoğun bir temponun ve tabii, onun da beraberinde getirdiği stresin içine düşmüştüm.

Maddi durumumuzun fena sayılmamasına rağmen hibesiz bir şekilde, hazırlıksızca yurtdışına gidebilecek güçte değildim; kısacık bir süre idare edebilirdim ancak. Bu sebepten, verilecek hibeye güvenerek fazla bir birikim yaptığımız söylenemezdi.

Planladığım gibi erken gidemeyip de son haftanın içine girene kadar, kendime kalacak bir yer bulamamıştım. Yurtlar çoktan dolmuştu, ev fiyatları ise gereksiz pahalıydı. Göremediğim odayı hemen tutmak da cesaret işi gibi geliyordu; uzaktan iş halletmeye çalışmak zordu. Barselona'ya şimdiden giderek, haftanın kalanını orada geçirmenin nasıl olacağına karar vermeye çalışırken babamın bir arkadaşı imdadımıza yetişti. Yoksa gönülsüzce ve belirsizlik içinde yaptığım hazırlığı umutsuzca sürdürüyordum.

Şenol Amca, babamın fabrikaya henüz müdür olmadan hemen önce tanıştığı bir iş arkadaşıymış. Trabzonlu olması ise bu arkadaşlıkta bir artı sağlamış babam için. Buluştukları bir gün, telefonda babamın dertli şekilde biriyle konuştuğunu duyan Şenol Amca, oğlunun Barselona'da yaşadığını söyleyerek benim orada kalmamı önermiş. Akşam evde bana konuyu açan babamın teklifine zıplamaktan başkası elimden gelmemişti. Eğer o rastlantı yaşanmasaydı, aramızda konuşup benim kesin bir dille reddettiğim konuyu yeniden, utana sıkıla Karan'a açmayı düşünmeye başlamıştım bile.

Karan hemen her şeyi benim için hazırlamak istiyordu; imkânı vardı, hevesliydi. Bu isteği için müteşekkirdim. Fakat bu yolculuğa ona güvenerek çıkmamıştım. Hatta başvuru sürecimdeyken tanışıyor bile değildik. Kaldı ki Erasmus'un tadını sonuna kadar yaşamak istiyordum. Kendi başıma. Klasik bir öğrenci olarak. Durum planladığım gibi gitmemişti, fakat çocuksu veya inatçı tarafım geri adım atmamı engellemişti. Bir kere böyle bir yola girmiştim, yutup geri dönmeyi istemiyordum. Kendime omuz silktim.

Hummalı bir hazırlığa girmiştik; son güne yetişebilmiştim neyse ki. Bu valizler ne ara hazırlandı, kendimi ne ara burada buldum, hatırlamıyordum bile. Hala hayal gibi geliyordu. Son anda bulabildiğim bilet sayesinde gecenin üçünde Barselona'ya inebilmiştim. Uçağın yaptığı rötarı konuşmak bile istemiyordum. Artık pazartesi günündeydik ve sabah dokuzda dersim vardı. Sıkıntıyla iç çektim.

Adına Aerobus denilen, havalimanından Katalunya Meydanı'na gitmenizi sağlayan otobüsün önüne gelince durdum. Durağın yanına asılı olan çizelgeye bakınca otobüsün kalkmasına on beş dakika daha olduğunu gördüm. Eşyalarımı bir yere dayayıp çantamdan telefonumu çıkardım. Kendi hattım burada çalışmıyordu. Ve henüz hat almadığım için internetim de yoktu. Hazır buradayken havalimanının internet bağlantısından faydalanmam iyi olacaktı.

Kendimi duvara yaslayıp önce annemlere sağ salim indiğimi söylediğim bir mesaj attım. Bu gece gözlerine uyku girmeyeceğini bilsem de aramaktan çekinmiştim. Hemen ardından Karan'a mesaj atarak onu da bilgilendirdim. Sabah önemli bir toplantısı vardı. Benimle her ne kadar gelmek istese de bu, onu ister istemez geride tutmuştu. Bana yardımcı olmaları için Esat'ı veya Koray'ı önermişti. Fakat göz devirerek reddetmiştim. Milletin rahatını bozmaya gerek yoktu. Hem ailemi bile yanımda istememiştim.

Kader OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin