BÖLÜM 56

14.9K 1.2K 238
                                        

Yeni bölümle karşınızdayım. Keyifli okumalar dilerim :)


"Feride, odanda mısın?" Önümdeki İspanyolca notlara ve ekrandaki çevirilere ağlamaklı bir şekilde bakıyordum. Anlamıyordum ki. Kapının dışından Stephan'ın sesini duyunca seslendim.

"Gelebilirsin." 

"Sen gelsene dışarı." Kalemi elimden bırakıp yataktan kalktım.

"Evet?" Kapının önünde durmuş, odama doğru göz bile atmamıştı. Elinde ise bir poşet vardı. Elini kaldırarak poşeti bana uzattı.

"Kilit aldım odan için. Geldiğin gün sormuştun ve hala kilit almadığını gördüm." Omuz silkti. "Alışverişe çıktığımızda aklıma geldi." Şaşırmıştım doğrusu. Ne diyeceğimi bilememiştim. "Eğer sorun olmazsa ve istersen kilidi takabilirim sonra." Tutukça durmaya devam ederken koluma uzandı. "Ama önce senin kendime aldığım kıyafetleri görmen lazım." Beni çekiştirdi. "Bayılacaksın!" 

°°°

Odama döndüğümde daha iyi hissediyordum. Stephan'ın olması bir nebze daha iyiydi. Evde akıllıca kelam edecek biri bulunuyordu. Aldığı renkli kıyafetleri öyle bir sunmuştu ki bana, tanışsalardı Ela'yla çok iyi anlaşacaklarını düşünüvermiştim. Beni düşünüp bana kilit alması ise mutlu etmişti. O geceden sonra kapının koluna anahtarlık asmıştım; kilidim veya kapının arkasına sürebileceğim bir şey olmadığı için, biri odama girerse yere düşüp şıngırdaması sayesinde uyanacağımı ummuştum. Geldiğimden beri tedirgin olduğum bir konu çözülmüştü nihayet. Fazla toz pembe bakmamaya çalışıyordum yine de. En azından gönül rahatlığıyla uyuyabilecektim.

Yatağa bakış atınca üzerine gelişigüzel dağıttığım not kağıtlarını görünce sorumluluklarımı hatırladım. Buradaki sınav sistemi ve sınavın puanlaması bizimkinden farklıydı. Yakında başlayacaklarını duymuştum. Oflayarak yatağa yöneldim.

°°°

Avucumda top ettiğim peçeteye doğru öksürdüm. Gece bir ara üşüyerek uyanmıştım ve soğuktan telefonumun kapandığını görmüştüm. Odam içeride kaldığı için anormal bir şekilde soğuk oluyordu. Güne öksürükle başlamıştım.

Sıkı sıkı sarıldığım paltomla –hayra alamet olmayan bu üşüme bana palto giydirmişti- sınıfa girmek üzereyken biri adımı söyledi. Durup sesin geldiği tarafa döndüğümde bu sesin; geniş omuzları, güçlü olduğu belli olan kollarıyla sarışın bir çocuğa ait olduğunu gördüm. Bana doğru yürümeye başlayan bu kalıplı bedene göz attığımda omzuna bile gelemeyeceğimi fark ettim.

"Merhaba. Ben Yannic." Uzattığı eline karşılık henüz harekete geçmeden gözlerimi kıstım. Sesi tok olduğu gibi, ağır bir Alman aksanıyla da harmanlanmıştı. "Öbür Erasmus öğrencisiyim. Sonunda karşılaşabildik." Aydınlanmayla beraber kaşlarım kalktı ve hemen eline hamle yaptım.

"Memnun oldum." Adımı alışkanlıkla söylercesine yeniden telaffuz edip nasıl olduğumu sordu. Gerekli cevabı verdikten sonra laf arasında dersle ilgili olumsuz yorumumu da dile getirdim. Güldü. Nedense bana güven veren bir enerji yaymıştı.

"O kadar zor değil aslında." Bıkkınca bakmaktan kendimi alamadım. Tekrar güldüğünde yüzünün normalde de kırmızı olduğunu ayırt ettim. "Ben sana yardım edebilirim." Gözlerim parladı.

"Sahi mi?" Sergio'nun bu sorunlu dersinden geçebilmek için bir can simidi misali gelmişti bana Yannic. 

"Tabii, bu dersi iyi biliyorum. Bu yüzden arada kaytarmak konusunda sıkıntı yaşamıyorum." Anlaşılan Sergio bazılarına torpil geçiyordu. Ben yüzüne bakmayı sürdürünce ekledi. "Aynı zamanda çalışıyorum da." 

Kader OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin