BÖLÜM 3

70.4K 2.6K 593
                                        

Keyifli okumalar dilerim.

Savaş Bey cevabımdan hoşnut olduğunu belli eden bir ifadeyle başını salladı.

"Bu konuşmayı da hallettiğimize göre istersen Emir'in yanına gidebilirsin. Ricamı kabul ettiğin için teşekkürler, Feride."

Kafamla söylediklerini onaylayarak ayağa kalkarken, "Rica ederim, Savaş Hocam," dedim. Kapıya yöneldiğim sırada Karan Bey'in sesi duyuldu.

"Ben de kalkayım artık, Savaş Bey."

Koltuğundan kalkmasıyla onunla beraber ayağa kalkan Savaş Hoca elini uzatarak, "Ziyaretiniz beni mutlu etti. Yeniden görüşmek üzere. İyi günler, Karan Bey," dedi. El sıkıştılar. Karan Bey de iyi günler dileyip bana doğru yürümeye başladı.

Kapıdan çıktığımızda ne yapacağımı bilemeden durup yüzüne baktım. Öyle ya, konuşmamız gerekiyordu fakat bunu nasıl yapmam gerektiğini bilemiyordum.

"İçeride kendimi size bizzat tanıtma fırsatı bulamadım. Ben Karan Yılmaz." Ses tonu öylesine etkileyiciydi ki, sanki adından değil de yüce bir şeyden bahsediyordu. Sıcak kahve gözlerinin gözbebeklerime doğrudan bakıyor olması, neden bilmem, gözlerimi kaçırma isteği oluşturdu. Kendimi tuttum. Uzattığı elini sıktım. Elim, sıcacık avucunda kayboldu.

"Feride Aytuğ. Lütfen, bana sadece Feride diye hitap edin."

"Memnun oldum, Feride. İlk günden bana okulu gezdirmeni istememin bir sakıncası var mı? Tabii senin de vaktin varsa."

Saatime baktım. Bir saat sonra girmem gereken bir ders vardı. Öğlen yemeği de yememiştim. Ah! Ela beni bekliyordu. İçimden bana saydırmadığını dileyerek bugünkü planımı düşündüm. Günlerim yoğun olduğundan haftanın ayırabildiğim kadar gününü okuldaki derslerimden sonra boş olacak şekilde ayarlamıştım.  Bugün de onlardan biriydi.

"Şu an bir öğle boşluğum var fakat size okulu gezdirmem için yeterli bir süre değil bu. Ardından bir derse girmem gerekiyor. Sonrasında ise boşum. Sizin için de uygunsa, saat ikiden sonra size okulu gezdirebilirim," dedim.

Cebinden telefonunu çıkarıp bir şeylere baktı. "Uygundur. Saat ikide seni bekliyor olacağım."

Gülümseyerek, "Görüşmek üzere, Karan Bey," dememe karşılık verdi. Ofise gitmem gerektiğini hatırlayarak asansörlere yöneldim. Bulunduğum binadan çıkarak ofisin yolunu tuttum.

Emir'le beni bekleyen süreç hakkında konuşmuştuk. Yığınla evraktan bahsetmişti. Gelecek yılın güz döneminde gideceğimden, şimdiden bu işleri düşünerek canımı sıkmaya gerek görmüyordum. Field'ın yolunu tuttum.

Garsonun boş tabakları geri götürmesiyle bir sigara yaktım. Bölümden birkaç kişiyle bir masada oturmuş derse kadar sohbet ediyorduk.

"Duyduğumuza göre Erasmus'u kazanmışsın, Feride. Tebrikler! Bunu ne zaman kutluyoruz?" diyen Onur'a baktım. Geriye kalanların da ona katılmasıyla teşekkür edip, "Ne zaman isterseniz," diyerek gülümsedim.

"Harika! O zaman cuma akşamına kimse plan yapmasın. Kutlama yapacağız," diye şakıdı Sibel.

Herkesin onaylamasıyla cuma akşamında karar kılındı. Detaylarla Sibel ilgilenecekti. Dersin başlamasına az bir zaman kaldığını fark ederek hesabı ödeyip kalktık.

Okula geri yürürken Ela'ya, onunla konuşmak istediğimi söyledim. Bugün olanları, Karan Bey'le tanışmamı kısa bir özet halinde anlattım. Yalnız olmadığımızdan ötürü uzun uzun anlatma şansım yoktu. Fakat yine de durumu bilmesini istedim.

Kader OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin