Merhaba, sevgili okuyucular.
Yukarıda, Feride'nin ertesi günkü kıyafetini görebilirsiniz.
Güzel okumalar diliyorum :)
Gözümü kırpmaya dahi korkarak gözlerinin içine bakıyordum. Yüzündeki ciddi ifadeyi görmek kalbimin çarpmasına sebep oldu.
"Hayır, olmadı." Hiç sektirmeden verdiği cevapla, yüz ifadesini korumaya devam etti. Sesindeki yoğunluk ve gözlerindeki bakış, aksinin mümkün olamayacağını, doğruyu söylediğini temin eder şekildeydi.
Karan'ın yalan söyleyeceğini sanmıyordum. Sevgili olmadan hemen önce yaşadığımız tatsız olaydan bağımsız olarak, tanıdığım ve gördüğüm kadarıyla dürüst bir adamdı. İçten içe ona inanıyordum. Duruşu ve gözlerinden ise bu dürüstlüğünü bana yansıtabiliyordu. Bu yüzden gözlerinin en içine bakmayı tercih etmiştim. Ayrıca ortada yalan söylemesini gerektirecek bir şey de görmüyordum. Oldu veya olmadı diyecekti. Yine de ister istemez sıkışan kalbime bir rahatlama doldu.
"Anladım." Başımı yavaşça sallayarak mırıldandım. Ayakkabılarıma bakarken derin bir nefes alıp yeniden kafamı kaldırarak ona odaklandım. Bir şey söyleyip söylememe kararsızlığını, benim konuşmaya gireceğimi anlayarak sonlandırdı.
"Yanlış anlaşılmak istemem. Böyle bir şey yaşamış olabilirdin." Saçlarımın dibini kaşıdım. "Genel olarak diyorum yani. Sonuçta hayatında benden önce birileri olmuş olabilir, bu çok normal." Omuzlarımı kaldırarak söylediklerimi destekledim. Bu konuşmayı yaparken gerildiğimi düşünmesin diye kendimi rahat göstermeye çalışırken daha çok geriliyordum ve bu gerginlik benden ona yansıyor gibiydi. "Bunu konuşacak değilim de zaten. Sadece Simge konusunda rahatsız hissettiğini sezdim ve bunun, böyle bir konuyla alakalı mı olduğunu merak ettim."
"Çalışanlarımla iş ilişkisi dışında bir ilişki geliştirecek bir patron değilim ben, Feride." Soru işaretlerini kaldırmak istercesine vurgulu bir sesle cevapladı beni. Aynı zamanda sertlik içeren tarafı, bana alındığını düşünmemi sağlamıştı. Ellerini cebine sokarak ayak parmaklarının ucunda yükselip geri indi. Şimdi gergin olduğunu hissettim. Beklentiyle yüzüne baktım. "Senin rahatsız olmaman için yaptığım bir şeydi."
Kavramak isteyerek kaşlarımı çattım. Aklımdan yeni düşünceler geçerken içimde sinir kıvılcımlarının çakmaya başladığını duyumsadım. Kendimi sakin kalmak konusunda tekrar uyararak dudaklarımı ıslatırken, başımı istemsizce öne doğru uzattım.
"Benim rahatsız olabileceğim davranışlarda bulunuyordu?" Sesim korktuğum gibi çıkmamıştı neyse ki. Hayret içeren bir soru sorma tınısı barındırıyordu aynı zamanda. Ellerini cebinden çıkararak yüzünden geçirdi.
"Feride, bunları konuşacağız." Bir adım bana yaklaşarak elini sol omzuma koydu. Gözlerini hızlıca etrafta gezdirip yeniden bana çevirdi. "Fakat arabaya dönelim mi? Veya başka bir yere de gidebiliriz. Üşümeni istemiyorum."
Şöyle bir düşündüm. Arabaya geri dönseydik kendimi rahat hissetmeyecektim. Aynı arabanın içinde bulunan Koray ve Tayfun, konuşma isteğimi ayrıca kaçırıyordu. Aramızda onlarla bizi ayıracak, yukarı çekerek aramızı kapatabileceğimiz bir bölme vardı. Bizi arabada yalnız bırakmalarını da isteyebilirdi. Fakat yine de arabadayken onun sınırlarında hissedecektim kendimi. Burada eşittik.
"Yürümeye devam edelim o zaman." Kollarımı göğsümde birleştirerek adım atacaktım ki, sıkkın bir ifadeyle bana baktı.
"Üzerinde elbise var." Gözlerimi devirmemek için kendimi tuttum.
"Tamam o zaman, yürürken önümüze çıkan bir yere oturalım." Gereksiz uzamıştı. Kabanını çıkarmaya davranınca gözlerime izin istercesine baktı. Hasta olmam konusunda duyarlıydı. Kabul ettim. Başka türlü konuyu kapatmayacağını fark ettim. Sırtıma kabanı yerleştirip benden ayrıldı ve yan yana yürümeye başladık.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Oyunu
عاطفيةEndüstri mühendisliği 2.sınıf öğrencisi olan Feride Aytuğ, kendi halinde ve sevdikleriyle çevrili olan küçük dünyasında, okulu ve yaptığı ufak tefek işler arasında gidip gelerek yaşamaktadır. Bir gün yolu, öğrencisi olduğu üniversitenin büyük bağışç...