Günlerim çoğu düşünmekle geçiyordu. Kerem iyileşiyor muydu? Serdar Kerem'e söylene söylene bıktırmış mıydı acaba Kerem'i? Gerçi çok vakit geçirebildiklerini sanmıyordum. Serdar çalışıyordu.
Bu arada Zeynep abla da Kerem'in okulu için gerekli kayıtları vs. işleri halletmişti. Ben de onunla gitmiştim. Aramızda hâlâ pek bir samimiyet yoktu. Sanırım benden çekiniyordu ya da beni kullanmaktan başka bir işe yaramaz görüyordu. Bilmiyorum çünkü kadın benimle pek konuşmuyor. Sadece merhaba, nasılsın. O kadar. Kerem'i soruyor bir de bol bol.
Neredeyse bir 10 gün geçmişti Kerem'le hastaneden çıkışımız ve bir daha görüşmediğimizin üzerinden. Serdar'ı da rahatsız etmek istemiyordum sonuçta çocuğun kafasında 50 tane şey vardı.
Gamze'yle konuşmalarımız arttı ama. Sanırım tek sevindiğim nokta bu. Artık daha sık konuşuyorduk. Ve okulların açılmasına da 3 gün kalmıştı. İkimiz de heyecana kapılmıştık. Üniversite sınavı bize adım adım yaklaşıyordu. Pandemi bittiği için mutluyduk ama okul kısmı için aynısı söylenemez.
Kitaplarımı toplayıp kütüphaneye gitmek için hazırlandım. Bugün neyse ki Oğuz olmayacaktı, tatil günüydü. O oradayken niyedir bilmem, rahatsız oluyodum. Sanki beni izliyormuş gibi. Sanki yasak bir şey yapıyormuşum ama kameralar izliyor gibi hissediyordum. İstediğim şekilde hareket edemiyordum. Evet, iyi bir arkadaş. O kısımda sorun yok zaten. Sorun benim derse odaklanamamam.
Okul ödevlerimi de yanıma aldım. Okumayı yeni bitirebildiğim o kitabı da geri verecektim ama sonra vazgeçtim. Oğuz'a veririm diye düşündüm.
"Okul başlıyor. Çok mutlusun değil mi?" dedi babam gülerek. Tabii ki okulu sevmediğimi biliyordu.
"Hıhı(!)" dedim ve sırıttım.
"Ben çıkıyorum baba! Görüşürüz."
"Yanına para aldın mı?"
"Var param. Sağ ol." dedim gülerek. Hâlâ harçlık alıyorum. Sanki bi tık komik.
Okulun kapısının önüne gelince derin nefes aldım. Pandemi zamanı ne güzel gelmiyorduk işte. Şimdi bir sürü etkileşim bir sürü olay demekti. Acaba neler yaşayacaktım bu dönem bu binada. Dün gece Serdar'ın attığı mesajı düşündüm. Acaba açıktan nasıl gelebilmişti tekrar? Hem de yılın ortasında. Bu dönem Serdar da bizimle olacaktı.
Bahçeden geçerken etraftakilere baktım. Bankta elinde kitapla oturan birini tanıdığımı fark ettim. Oğuz. Onun burada ne işi var ki?
Yanına gidip oturdum.
"Naber?" dedi kafasını kaldırmadan.
Hiç düşünmeden tepki verdim."Oha! Ben olduğumu nasıl anladın?"
Omuz silkti.
"Ne okuyorsun?"
"İçimizdeki Şeytan. "
"Hımm." dedim. Benimle konuşurken hâlâ nasıl okuyabiliyordu?
Sanki beni duymuş gibi kitabını kapattı. Bir eliyle bacağını bir eliyle kitabı tuttu.
"Hangi sınıftasın?" dedi konu açarak.
"11-A. Sen?"
"12..." dedi sırıtarak ve şubesini söylemedi. İnadıma yapıyordu. Kaşlarımı çattım.
"Ya hadiii! Söylemesen bile bulurum ki ben seni!"
"Bul o zaman." dedi gülümseyerek. Gözlerimi kısıp hafifçe gülümsedim.
"Challenge accepted!"
Sesli gülerek "Aaa! Legen... wait for it darrry!" dedi.
Aramızda sessizlik oluştu. İkimiz de okula girenleri izliyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıyımızdaki Dalgalar
RomanceBelki de tüm yaşananları unutmak... Kendini bir şeye kaptırıp hayatını mahvetmek... Hayır, bu yolu tercih edenlerin sonunu görmüştüm. Bu yolu seçemeyeceğimi biliyordum. Devam etmem gerekiyordu. Nehir'in serüvenine hazır mısınız? Kemerleri bağlayın...