Kerem'in telefonu umursamazca açmasını, şaşkınlık, korku ve üzüntü kademe kademe takip edince bir sorun olduğunu anlamıştık.
Telefonu yavaşça kulağından çekip ekrana elini bile dokundurmadan cebine koydu. Yüzündeki şaşkınlık hâlâ geçmemişti. Sanki şu an burada tek başınaymış ve biz yokmuşuz gibi baktı boş boş.
"Abi n'oldu? Anlatsana?" dedi Serdar omzunu dürterken. Yakınında olduğu için sesleri biraz da olsa duymuş olmalıydı.
"Ne oluyor?" dedi Oğuz yanıma yaklaşıp sessizce. Bilmiyorum anlamında dudak büzdüm.
"Kerem?" dedim yavaşça onu dünyaya çekmeye çalışarak. Gözlerini uzaklardan çekip, birkaç kez kırparak kendine gelmiş gibi gözlerini bana dikti. Kaşlarını çatar gibi oldu ama vazgeçti.
"Annem." Sanki devamını söylemeyecekmiş gibi sustu.
"Annem buraya gelemeyecek." dedi sanki bir şeyi fark etmiş gibi. Ama Zeynep abla geleceğini söylemişti.
"Hayır, o geliy..."
Oğuz omzuma dokununca neler olduğunu anlamadığımı fark ettim. Ona döndüm yavaşça. Ortada bir şey vardı.
"Nasıl gelemiyor?" dedi Oğuz benim sessizliğimi doldurarak.
"Kurtaramadık, dedi. Kurtaramamak ne demek ya?"
Duyduğumun ve zannettiğimin gerçek olmaması için şu an nelerimi vermezdim.
Kerem bana sorar bakışlarla baktı. Cevap bekliyordu sanki. Gözlerimi kapattım. Hiçbir şey diyemezdim de, eğer gerçekse. Havaalanı fobisi oluşmuşacaktı hepimizde bundan sonra.
"Ne diyorsun Kerem?" diye çıkıştı Serdar. Bu hareketini çok yanlış buldum ama o benim gibi düşünmemişti muhtemelen.
Yavaşça Oğuz'a tutunarak arkasına geçtim. Kerem benden cevap beklercesine bakarken karşısında duramazdım. Bacaklarım titremeye başladı. Oğuz'un sırtına başımı koydum.
Umarım gerçek değildir. Lütfen gerçek olmasın. Ama Kerem'in bu hareketleri zannettiğim şeyi doğruluyordu.
"Kurtaramadık, başınız sağ olsun dedi. Ne demek bu?"
Transa girdi Kerem. Sesi korku dolu geliyordu. Ama kabullenmek de istemiyordu. Sorgulama aşamasındaydı.
Başımı kaldırıp kendimi bunun doğru olmadığına inandırmak için başımı iki yana sallamaya başladım. Kapalı göz kapaklarımın altından devrim başlatırcasına dışarı çıkan gözyaşlarıma engel olamadım.
Oğuz önümden çekilince gözlerimi açtım. Kerem Oğuz'dan bir cevap bekler gibi baktı. Tutunacak dal arıyordu. Bunun gerçek olmadığını söylemelerini.
Oğuz kollarını açıp Kerem'e hafifçe rahatsız etmeyecek şekilde sarıldı. Abimin ne diyeceğini bilemez hâlde bana döndüğünü görünce daha kötü hissettim.
Kerem önce tepki vermese de gerçeği kavramış gibi bir anda kendine geldi. Oğuz'un sırtını parçalarcasına sıktı sarılırken. Kendini tutamadı. İçindeki ateşi dışarı verircesine ağladı inleyerek. Benim canımın acıdığını hissettim. Onu düşünemiyordum bile.
Kerem'in telefonunun zil sesi çalınca ayrılır diye düşünüp Oğuz geri çekilecekti ama onun yerine abim Kerem'in cebinden telefonunu aldı. Biraz öteye gidip açtı. Ben de arkasından gittim.
Onu böyle görmeye dayanamazdım.
"Akay abi, duydun mu?"
Akay mı? İlk defa duyuyordum. Kimdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıyımızdaki Dalgalar
RomanceBelki de tüm yaşananları unutmak... Kendini bir şeye kaptırıp hayatını mahvetmek... Hayır, bu yolu tercih edenlerin sonunu görmüştüm. Bu yolu seçemeyeceğimi biliyordum. Devam etmem gerekiyordu. Nehir'in serüvenine hazır mısınız? Kemerleri bağlayın...