- 81. Peşinde -

8 2 2
                                    

Oğuz'la düğünden sonra köfte ekmek yedik. Sonra ani bir kararla sinemaya gitmek için yola çıkyık. Son seansa yetişebildik. Oğuz'un isteği üzerine korku filmine girdik. Gece kaçta çıkacaktık acaba? Umarım uyumazdım sinemada.

Film başlayalı 15-20 dakika olmuştu, gözlerim kapanmamak için zor duruyordu. Başta hikayeyi anlattıkları için uyku bastırmıştı. Uyursam gerçekten çok ayıp olacaktı.

İlk korku dolu sahne geldiğinde içimden bunu nasıl çektiklerini düşündüm. Bununla nasıl korkuyordu ki insanlar? Hayatımda gördüğüm en saçma korku filmine girmiştik.

Oğuz yüzünü çevirmeden göz ucuyla bana baktığında bunu görmeyeceğimi düşünmüştü ama ben filmle ilgilenmiyordum, o yüzden onun hareketlerini izliyordum. Bir sonraki sahnede korkmasam da hızla Oğuz'un elini tutup sıktım. Oğuz bu kez çekinmeden dönüp yüzüme baktığında "Korkuyor musun?" diye fısıldadı.

Yalan söylemek istedim ama olmadığım bir insan gibi davranmak da içimden gelmiyordu.

Başımı iki yana salladım.

"Elini tutmayı özledim." diye fısıldadım kulağına. Yüzünde, karanlıkta zar zor görebildiğim bir tebessüm oluştu.

"Korku filminde de romantizm yaşamazsın be kızım!" dedi.

"Niye? Korku filmlerinde sevgililerine sarılmıyolar mıydı korkunca? Ben de sen eksik hissetme diye elini tuttum."

Gülmemek için dudaklarını bastırıp başını eğdi. Göğsünün inip kalkmasıyla güldüğünü anlayabiliyordum.

Sonunda gülmesine hakim olunca yüzüme baktı.

"Ben eksik hissetmeyeyim diye... Hım..." diyerek çenesini okşadı.

"Herkes sevgilisini öpüyor, bu konudaki eksiğime ne demeli?"

"Sen de öpüyorsun."

"Ama sen öpmüyorsun."

"Çocukluk yapma, ikisinin de sonucu aynı şey. Ha sen ha ben fark eder mi?" diye sorduğumda Oğuz'la beraber, bize dönüp sessiz olmamızı isteyenlere aval aval bakmıştık. Ben toparlamak için onlara başımı sallayıp dönmelerini sağladım. Oğuz'u çekiştirip çıkmak istediğimi söyledim. Zaten o da beğenmemişti, söylediğine göre.

Filmden çıkıp sinema girişindeki koltuklardan birine oturduk. Oğuz'un eli hâlâ elimdeydi. Bir saniye olsun bırakmamıştım, o da çekmemişti.

"Çok yoruldum ben. Eve mi gitsek?" dedim koltukta yayılırken. Buraya bu kadar rahat koltuk koymaları kötü fikirdi çünkü her an uyuyabilirdim.

"Hadi, seni eve bırakayım." diyerek ayağa kalktı ve kolumdan, belimden tutarak beni kendine çekti. Onun sayesinde ayağa kalkınca sordum.

"Bende kalmayacak mısın?" Yavru köpek bakışlarımı atıp beline sarıldım.

"Kalmamı istiyor musun?" dedi hafif sırıtarak. Gözlerimi yana çevirdim. Cevap versem hoşuna gidecekti ve totosu arşa değecekti. Ama ben de onunla -onun benimle uğraştığı gibi- uğraşmak istiyordum.

"Yani şimdi eve gitsen... Annenler çoktan eve gitmiştir. Bir sürü soruya maruz kalırsın. Niye geç geldin? Nereye gittin? Gibi gibi gibi. Seni kurtarıyorum aslında. Teşekkür etmelisin."

Kendini benden hafif uzaklaştırıp yürümeye başladığında eli belimde oldupu için ben de onunla yürümeye başlamıştım. Henüz cevap vermemişti.

"Her daim kurtarıcımsın, eskiden olduğu gibi." dedi gülerek. 

"Ee tabii, eskiden seni az kurtarmamıştım." diyerek cevap verdim. Çapkın gülümseme bu kez benim yüzümdeydi.

Kıyımızdaki DalgalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin