- 84. Eksik -

11 2 12
                                    

"Alayım mı?" dedim bıkkınca Serdar'a. Elim Oğuz'un üstündeydi.

"Lütfen!" deyince Oğuz'u sertçe çekip arkama aldım. Düzgünce de konuşabilirdik Serdar'la, sonuçta adamın canı sıkkındı ve Oğuz'un şımarıklığını çekecek hâli yoktu.

Serdar kurtulunca mutfakta bir şeylerle uğraşmaya devam etti, ben de ona arkamı dönmek zorunda kaldım. Çünkü Oğuz'la konuşmam gerekiyordu.

Yaklaş anlamında elimle gel işareti yaptım. 

"Bir şeyi var, çok üstüne gitme. Sakince öğrenelim."

Serdar'a çaktırmamak için Oğuz'u hafifçe göğsünden itip kendimden uzaklaştırdım ve ona geri döndüm. Tezgahta biber kesiyordu kocaman bıçakla. Hareketlerini izleyince gerçek bir şef olduğuna bir kez daha emin oldum. Ama emin olduğum bir şey vardı ki Serdar yemek yaparken rahatlardı. Ona terapi gibi geliyordu. Şu an nedense fazlasıyla sinirliydi. Biz gelmeden önce bir şeyler olmuş olmalıydı. Bu kadar siniri Oğuz'a beslemiyordu.

"Ne hazırlıyorsun?" dedim bir sandalyeye geçerken. Oğuz neredeyse Serdar'a tekrar yapışmak üzereyken tişörtünün yakasından tutup yanıma çektim. Yanımsaki sandalyeye usulca oturdu.

"Yemek!" dedi sertçe. Umarım bu tavırları uzun sürmezdi yoksa benim de tepemin tası atacaktı.

Gözlerimi sıkıca kapatıp nefes aldım. Elimi sıktığımın bu kez farkındaydım.

"Yemek olduğunu fark etmemiştim canım ya!" dedim sinirle gülerken. Oğuz neye güldüğüme bakarcasına döndü. Göz devirdim.

"Biz aslında seninle bir şey konuşmak için geldik." dedi çat diye Oğuz. Gözlerim faltaşı gibi açılırken herhalde onu direkt söylemeyeceğini umdum ama belli olmazdı, Oğuz'dan bahsediyorduk. Serdar'ın mutfak ve salonu birleşik olduğu için Kerem direkt arkamızda birkaç adımlık mesafedeydi. O bile öksürmeye başladı. Az önce derin bir odaklanmayla oyun oynayan Kerem'den bahsediyorum.

"Oğuz!" dedi uyarırcasına Kerem. Ama Oğuz onu duymazlığa verdi. Bacağına elimi koydum yanlış bir şey söylememesi gerektiğini bilmesi için.

"Nehir'e taşınmayı düşünüyorum." dediğinde bu kez öksüren ben olmuştum. Ama ciddi anlamda öksürüyordum. Kendi tükürüğünde boğulur ya insan... Yutkunmayı mı becerememiştim, ne olmuştu?

Kerem oyunu durdurup karşımıza sandalye çekip oturdu. Oğuz öksürüğümün geçmeyeceğini anlayınca sırtıma vurdu birkaç kere. Serdar bir bardağa su doldurup bana uzattı. Oğuz benim yerime alıp bana içirmeye çalıştı ama elimin tersiyle ittim. Ne saçmalıyordu o öyle? Gelirken böyle bir şey konuşmamıştık. Benim bundan haberim bile yoktu.

Öksürüğüm kesilince Oğuz'a bön bön baktım.

"Gerçekten mi?" dedik aynı anda Kerem'le. Bir anlık göz göze gelsek de tekrar Oğuz'a döndük.

"Senin haberin yok muydu?" dedi Serdar bana, bu kez kendi gibiydi.

Gözlerimi anlamsızca kırpıştırdım. Hatırlamıyordum ki...

"Anlaşıldı. Kerem sen Nehir'i biraz götür, benim Oğuz'la işim var."

Önce anlamasam da Serdar'ın ellerini birbirine sürtmesiyle kendine geldiğini anladım. Koruyucu abi mood on.

Oğuz bunu bilerek mi yapmıştı?

"Sonunda kendine geldin. Neyin var senin, hayırdır?" dedi Oğuz göz kırparak. Derin bir nefes vererek elimi kalbime götürdüm. Oğuz benden habersiz bir şey yapmamıştı, şükürler olsun.

Serdar'ın kafası karışmıştı ve Oğuz da bundan faydalanıp ona soru soruyordu. Yavru kedi gibi duruyordu tam olarak. Kerem yanına sandalye çekip Serdar'ı oturttu. Birkaç saniye yüzümüze aval aval baktıktan sonra derin bir nefes üfledi.

"Of abi! Çıldırmak üzereyim! Bu kadın beni delirtiyor!" diye isyan etti sonunda, başını ellerinin arasına aldı. Çaresiz bir adamı andırıyordu şu an daha çok.

"N'oldu?" dedi Oğuz. Psikolog moduna girmişti.

"Özge evlenmek istiyor. Ben de aldırmak istemiyorum ama evlenmek için de hazır mıyım, bilmiyorum. Ailelerimize nasıl açıklayacağımızı bilmiyoruz."

"Bir dakika, bir dakika... Neyi aldırmak istemiyorsun?" dedi Oğuz bir şeyi anlamış gibi davranarak. Çok iyi oynuyordu bu oyunu.

Serdar kafasını pot kırmış gibi yavaşça kaldırıp Oğuz'a baktı. Artık söylemek zorundaydı.

"Özge hamile abi! Sıçayım ya, tam zamanında hamile kalır mı insan?"

"Onu sana sormak lazım aslı..."

Oğuz'un kafasına vurdum.

"Ne var ya? Adam kendinde hiç suç aramıyor."

"Tamam haklısın da niye tuz basıyorsun? Kes sesini!"

"İyi be!" deyip omuz silkti ve Serdar'a döndü. Serdar kendi dertleriyle boğuşmaktan Oğuz'u duymuyordu bile.

Ben de onun gibi Serdar'ı izlerken bir anda yana çekilince ödüm patlamıştı. Bir saniye sonra Oğuz'un göğsüne yapışmış, saçlarım karıştırılırken bulmuştum kendimi. Kaçmaya çalıştım ama kolları çok sıkıydı.

"Sen bana öyle yapınca benim sessiz kalacağımı mı sandın bücürük?"

Kerem'in sessizce "Bücürük mü?" dediğini duydum. Gerçekten de bücürük neydi öyle?

Serdar'ın içinden canavar kükremesi gibi bir "Oğuz!" çıkınca Oğuz'un aklı gitti ve beni hızla yerime itti. Midem bulanmıştı bu kadar hareketle. Elimi karnıma bastırdım.

"Benim civcivim de hamile biliyor musun? Ne güzel, çocuklarımız beraber büyüyecek!" deyip heyecanla el çırpan Oğuz'a ters bakışlar attım, elimin tersiyle vurmak üzereydim ki midem gerçekten ağzıma geldi. Kusacak gibi olunca hızla masadan kalktım. Bir anda belimden tutularak lavaboya götürüldüm.

Beni kusarken görmemesi için yanımda kim olduğuna bakamadığım kişiyi ittim ama o direndi. Yüzüme düşen saçlarımı atkuyruğu yapıp tuttu.

"Nehir, itme dur!" dediğinde Kerem olduğunu anladım. Çıkması için yalvarmam mı gerekiyordu? Bundan sonra utançtan yüzüne bakamazdım, gitmesi lazımdı.

Ama çok geçti.

Yüzümü yıkadım, aynadaki görüntüme bakmak için kafamı kaldırdığımda Kerem'le göz göze geldik. Beni utandırmaktan başka bir şeye yaramıyordu şu an.

"Sağ ol ama lütfen çık." dedim bitkin sesimle.

"Sana yardımcı olmaya çalışıyorum."

Oğuz'un gelmeyip de Kerem'in gelmesi canımı sıktığı gibi utandırıyordu beni.

"Utanıyorum." dedim sessizce. Duyabildiğinden şüpheliydim. Eli hala saçımdaydı ve aynadan beni izliyordu. Bakışlarımı lavaboya çevirdim.

Tuvaletin kapısının kapandığını duyunca arkamı dönmek için hamle yaptım. Yavaşça Kerem beni göğsüne çekip sarılınca şok oldum. Ellerim havada kaldı, öylece bekliyordum resmen.

"Kerem? Napıyorsun?" dedim sessizce. Beni duyacağını biliyordum bu kez.

"Sen her halinle güzelsin, utanma." diye fısıldadı. Duyduklarımın gerçekliğini sorgulamak istercesine kollarını tutup onu kendimden uzaklaştırdım ve yüzüne baktım şaşkınlıkla.

"Onunla mutlu olacağını biliyorum. Seni seviyor. Sadece..."

Kerem cümlenin devamını getiremeden kapı tıklanınca beni kendinden itti.

"Güzelim? İyi misin?" dedi Oğuz kapının ardından.

Kerem aceleyle kapıyı açtı. Oğuz endişeyle içeri girerken ben Kerem'in kaçarcasına gitmesini izliyordum. Oğuz benim şaşkınlığımı fark etmiş gibi Kerem'e baktı birkaç saniye.

Oğuz belimden sarılıp parmağıyla çenemi kaldırdı ve ona bakmamı sağladı. Şu an yaptığını pek düşünemiyordum bile. Aklım Kerem'in cümlesinde kalmıştı.

Cümlenin devamı neydi?

Ne söyleyecekti?

Kıyımızdaki DalgalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin