Okuldan rahatsızlandım bahanesiyle çıktık. Kerem koluyla ilgili sıkıntısı olduğunu söyledi. Ben de midem bozuldu diyebildim. Babamı arayacaklardı ama evim yakın olduğu için ısrar ettim ve bıraktılar. Bahçede Serdar ve Buse bizi yakalayana kadar her şey plana uygun gidiyordu.
"Nereye gidiyorsun Nehir?" dedi Buse sorgularca. Yüzündeki ifade daha şefkarli ama kelimeleri ve söyleyiş tarzı daha kesiciydi. Kalbini kırmamak için kelimelerimi özenle seçtim.
"İşim var."
"Anlatmayacak mısın?"
Gözlerimi devirdim. Pes edip kısaca bir şeyler söyleyip gidebilmeyi umdum.
"Seninle tanıştıracağım arkadaş vardı ya... Yardımımıza ihtiyacı varmış. Gitmem gerek. " dedim ve Kerem'i elinden çekerek Serdar'dan kurtarmaya çalıştım.
Serdar ortamıza atladı.
"Kim?"
"Oğuz." dedi Kerem bıkkınca. Hâlâ onu sevmediğini iliklerime kadar hissedebiliyordum. Hatta kurtarmak istemediğini de. Ama bir şey olursa ben vicdan azabı çekecektim. Bunu istemiyordu işte.
"Ben de geliyorum." dedi Serdar bir hışımla.
Buse ona bakıp gaza geldi.
"Ben de."
"Saçmalamayın da dersinize gidin." Teneffüste çıkmamız bu yüzden sorun olmuştu işte. Serdar okula geri koşunca Buse'yle kaldık.
Kerem acımasızca :"Sen ne alaka?" dedi Buse'ye.
Buse kaşlarını çattı. Ve sataşmak için pozisyonunu aldı.
"Pişman olacaksın." dedim kulağına fısıldayarak.
Anlamaya çalışırcasına yüzüme bakarken Buse saydırmaya başladı bile.
"Ben Nehir'in en yakın arkadaşlarından biriyim. Bir yere gidecekse ben de giderim. Senden izin almama gerek yok. Gelmemi istemiyorsa kendi söyler. Hem sen kim oluyorsun ki? Daha geçenlerde sen de..."
Nefes alması için elimi dur anlamında kaldırdım ama kız nefes bile almadan hızla konuşuyordu.
"Dağdan gelip bağdakini kovuyor ya! Nehir sen gelmemi istiyor musun, istemiyor musun?"
Elimle alnıma vurdum. Kerem'e 'sağ ol(!)' bakışı attım.
"Gel tamam gel. Hay ben böyle iş... Yeter ki hızlı ol, tamam mı? Yoksa beklemem." dedim tehditkâr bir tavırla.
Buse de okul binasına koşunca bahçeden sıvıştık nihayet. Hatta bir ara kaçmayı düşündük ama babama yanlış şeyler ötebileceklerini düşününce vazgeçtim.
İşin aslı, babama ne diyecektim?"Kerem."
"Hı?" dedi umursamazca. Bahçeye bakıyordu baygın bakışlarıyla.
Omzunu dürttüm.
"Kerem?"
"Efendim?" Sesi yorgun geliyordu.
"Sen iyi misin?" deyince çatık kaşlarla beni süzdü.
"Bi şey mi oldu?"
"Hayır. Merak ettim."
Kafasını sallayıp tekrar bahçeye çevirdi gözlerini.
Hala ayrılmamış parmaklarımıza baktım. Acaba ihanet mi ediyordum ben? Kerem'e?
Sanki kendimi affettirecekmiş gibi yanına sokuldum. Kolumu etrafına doladım. Kolunu omzumdan aşağı sarkıttı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıyımızdaki Dalgalar
RomanceBelki de tüm yaşananları unutmak... Kendini bir şeye kaptırıp hayatını mahvetmek... Hayır, bu yolu tercih edenlerin sonunu görmüştüm. Bu yolu seçemeyeceğimi biliyordum. Devam etmem gerekiyordu. Nehir'in serüvenine hazır mısınız? Kemerleri bağlayın...